|Refleks|-Oyun,Tasarım,Film,Program,Tek link,İndir
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

|Refleks|-Oyun,Tasarım,Film,Program,Tek link,İndir


 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 ******'ün Tarım Alanına Getirdiği Yenilikler

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
serezo
Yönetici
Yönetici
serezo


Ruh Hali : Atatürk'ün Tarım Alanına Getirdiği Yenilikler Defaul10
Mesaj Sayısı : 952
Rep Puanı : 13129
Teşekkür Aldı : 0
Kayıt tarihi : 29/10/09
Nerden Nerden : Kocaeli/Gebze
İş/Hobiler İş/Hobiler : MEsaj atmak :D
Lakap Lakap : Sezo

Atatürk'ün Tarım Alanına Getirdiği Yenilikler Empty
MesajKonu: ******'ün Tarım Alanına Getirdiği Yenilikler   Atatürk'ün Tarım Alanına Getirdiği Yenilikler EmptyPaz Kas. 22, 2009 7:47 pm

******'ün Tarım Alanına Getirdiği Yenilikler

Atatürk'ün Tarım Alanına Getirdiği Yenilikler TokatForum_7024194598





Yurdumuzun ****** dönemine ait
ekonomik ve tarımsal anlamda yapısını açıkça belirtmek için
Cumhuriyetten evvelki Osmanlı İmparatorluğu’na ait dönemi kısaca gözden
geçirmek yerinde olur.
Osmanlı İmparatorluğu’nun savaştan önce çok cılız bir ekonomiye ve
sanayi kuruluşuna sahip olduğunu, 1913 Sanayi Sayımı sonuçlarından
öğreniyoruz. 1913’de makine kullanılan ancak 269 işyeri vardı. Ve bu
işyerlerinde 1700 işçi çalışıyordu. Gıda endüstrisinde 76, mensucat
endüstrisinde 75 işyeri mevcuttu. Diğer önemli sanayiler, topraktan
mamul eşya, deri, kösele gibi diğer sektörler idi. Kısacası 1914
yılında Osmanlı Devleti’nin ekonomik durumu tam bir iflasın eşiğinde
bulunuyordu. Ülkenin bütün gelir kaynakları ve serveti yabancı
devletlerin veya bu devletlere bağlı kuruluşların ipoteği altına
girmişti. O zamanın para değerimize göre dış borçlarımızın tutarı 15
milyon Osmanlı Lirası’nı bulmuştur. Bu günkü değeri trilyonların
üzerinde bir borç!
Ülkenin dışarıya sattığı malların dış piyasadaki düşük bedeli
sebebiyle, hakiki değerin ancak %57’si devlet kasasına giriyordu. 1881
yılında kurulan “Düyun-u Umumiye” yurdun bütün kaynaklarına el atmış
durumda idi (şu anda IMF’nin tam anlamda olmasa bile bir nevi yaptığı
gibi). Devletin bütün gelirleri (vergileri) bu kuruluşun elinde
borçlara karşılık tutuluyordu. Yabancıların yapmış olduğu yatırımların
tutarları 6 milyarı bulmakta, bunların karşılığı her yıl 29 milyona
yakın Osmanlı Lirası dışarı çıkıyordu. Ödemeler dengesinde büyük bir
açıklık vardı. Sermaye birikimi şöyle dursun, boğazımıza kadar borca
girmiştik. Sanayinin “s”sinden bahsetmemiz dahi mümkün değildi.
O zaman nüfusumuz 14 milyondur. Tespit edilen gayri safi milli hasıla
210 milyon liradır. Bunun %15’e yakını borçların karşılığı yurtdışına
çıkmaktadır.
1914 Devlet Bütçesi yaklaşık 30 milyon Osmanlı Lirası’dır. Dışa ödenen
meblağ yaklaşık 32 milyon Osmanlı Lirası’dır. Yani devletin yıllık
gelirinin (bütçesinin) tamamı borçlarımızı bile ödeyecek miktarda
değil. Kısacası Devlet iflas etmiş. Anadolu kendi kaderine terk
edilmiştir.
Tam olarak dışa bağımlı bir ülke haline getirilen Osmanlı Devleti’nin
1914 Dünya Savaşı’na sürüklenmesi ekonomik bağımsızlığını yitirmiş
olmasından ileri gelmiştir.
Savaş sonunda nüfusu 12 milyona inmiş olan Osmanlı toprakları yer yer
işgal altına girmiş, artık Osmanlı Devleti’nin kaderi işgalci
devletlerin insafına ve aralarındaki çıkar çatışmalarının durumuna terk
olunmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlardaki ekonomik çöküntüsü Milli
Mücadele yıllarında da devam etti. Yeterli silah ve teçhizatı
bulunmayan eğitim düzeyi son derece zayıf, ulaşım araç ve imkanlarından
mahrum bir ordu ile Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması, ******’ün askeri
dehası, liderlik vasfı, ordunun kuvvetli ve kararlı oluşu ile
açıklanabilir. Bunun için Milli Mücadele sona ermeden ******’ün ilk
işi eksikliklerini ve sıkıntılarını her zaman duyduğu iki alanda
devrimlerini başlatmak olmuştu. Bunlardan birincisi Bursa’da topladığı
“Maarif Kongresi”, diğeri de İzmir’de topladığı “İktisat Kongresi” idi.
****** düşünüşünde ekonomik konuda güçlü olmak, milletin istiklali ve
memleketin bağımsızlığı ile paraleldir. Ve çok önemlidir. Ekonomik
yönden geri kalmak, esir olmak anlamına gelir. Bu nedenle ****** yeni
Türkiye’yi yaratırken tarihteki hataları tekrarlamayacak bir yol
izlemektedir.
****** İlkeleri arasında Devletçilikle, milli ekonomiden güç alan bir
Milli Eğitimle, Türk toplumunu bütün sosyal kuruluşları ile çağdaş
uygarlık doğrultusunda kalkındırmak anlamına gelir. Daha kısa bir
deyişle Devletçilik milli ekonomidir.
O yıllarda Türkiye’nin bir yanında Faşizm, bir yanında komünist bir
yöntem yürürlüğe girmişti. ****** öteden beri, hareket serbestliğini
kısıtladığı için bir takım teorilere ve ideolojilere karşı idi. Bu
nedenle ****** bunların hiçbirine saplanmadı. Türkiye’ye ekonomik
işlerde Türk Milleti’nin gerçeklerini yansıtan yepyeni bir görüş
getirmek amacında idi.
1922 yılında ******, “Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, hakiki
üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve
servete hak kazanan ve lâyık olan da köylüdür. T.B.M.M. Hükümeti’nin
izleyeceği yol bu temel yönde olmalıdır” diyordu. Dediğini de
yapıyordu, yaptırıyordu.
Bir taraftan çiftçinin çalışmasını geliştirmek için köylülere gerekli
bilgiyi vermeye, tarım araçlarını kullanmasını sağlayarak makinenin
yaygınlaşmasına çalışıyor, diğer yandan çiftçi ve köylünün emeklerinin
sonuçlarından yüksek seviyede yararlanması amacı ile gerekli ekonomik
tedbirlerin alınmasının zorunlu olduğunu belirtiyordu. Daha o yıllarda
tarım okullarının açılmasına başladı. Çiftçinin diğer modern araç ve
gereçlerle desteklenmesi için gerekli atılımlara yön verildi.
Bu atılımların amacını açıklarken devletçilik ilkesinin izleyeceği
yakın ekonomik yönünü de çiziyor ******. Çalışanların hayat
seviyesinin yükseltilmesini sağlayacak olan tedbirlerin alındığını,
Zonguldak İşçi Kanunu, Anadolu’da Genel Taşıma İşlerini Kolaylaştırmak
İçin İşletmecilere Gerekli Müsaadeleri Veren Yönetmelik, Asker
Ailelerine Yardım, Tarım Mükellefiyeti Yönetmeliği, Tohumluk Dağıtımı,
Ziraat Bankası Aracılığı ile İşçilere Tarım Araç ve Gereçlerinin
Dağıtılması vb. konularla ilgili yönetmeliklerin uygulanmasına
başladığını daha ilk yıllarda görüyoruz.
****** 1923 yılında yapmış olduğu bir konuşmada; “milletin başkanı
olan zatın, halka doğruyu söylemesi, halkı dinlemesi ve halkı
aldatmaması” gereği üzerinde durmakta; “Halkı genel durumdan haberdar
etmek için son derece önem taşır, çünkü her şey açık söylendiği zaman
halkın beyni çalışmaya başlayacaktır. İyi şeyleri yapacak, milletin
zararına olan şeyleri reddederek şunun veya bunun arkasından
gitmeyecektir” demektedir.
Türkiye’de ilk sanayi planını hazırlatarak bu planı gerçekleştirmiştir.
Böylece plan dışına çıkamayacak olan yöneticilerin, vatandaşların her
isteğine evet demesinin önüne geçmiştir. Onun bu uygulamasının en
belirgin örneği şudur:
“Her vatandaşın arzu ettiğini yapmayı düşünmek, hayalperestliktir.
Yapılabilecek şey herkesin arzusunun ortalaması olabilir. Arkadaşlar
hepinizce malumdur ki, Parti ve ona mensup arkadaşların tümü hiçbir
zaman yapmadıkları ve yapamayacakları şeyler hakkında kamu oyunu
aldatıcı bir vaatte bulunmamayı bir prensip olarak kabul etmişlerdir.




Tarım Alanında Gelişme:

Türkiye’nin ekonomik kalkınması köyün ve köylünün kalkınmasına bağlı
idi. Bir tarım memleketi olan Anadolu’nun en belli başlı kaynağı tarım
ve hayvancılıktır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında ilgisizlik
yüzünden Türkiye’nin tarımı gelişememiş, pek ilkel bir şekilde
kalmıştı. Bu geri kalışta aydın sınıfın, milletimizin çokluğunu teşkil
eden ve üretici olan köylüye karşı kayıtsızlığının da payı vardır.
Cumhuriyet Hükümeti’nin Köycülük Siyaseti’nde kabul ettiği esaslar şunlardır:
Köylüden ağır vergileri kaldırmak.
Köye para ve kredi sağlamak.
Köylünün ürününü geliştirme ve koruma.
Köylünün bilgi ve görüşünü yükseltmek.
Toprağı olmayan çiftçilere toprak dağıtmak.
Osmanlı İmparatorluğu’nda köylü hükümete vergi verirdi, buna Aşar
denirdi. Her çeşit toprak gelirinden onda birini devlet vergi olarak
almakta idi. Cumhuriyet idaresi köylüyü ezen ve sefalete götüren Aşar
usulünü kaldırmaya karar verdi (17 Şubat 1925). Yerine arazi vergisi
kondu.
Köylüye Para ve Kredi Temini:
Aşar Sistemi yüzünden köylü parasız, tohumsuz ve hayvansız kalmış,
köylüye üretim sermayesi sağlamak amacı ile 4 bin lira dağıttı. Bu para
faizsiz uzun vadeli olarak verilmişti. Bu para ile köylü çift, çubuk,
tohum gibi eksiklerini tamamladı. Ziraat Bankası kredi şartlarını
kolaylaştırdı. Köylülere kredi verilmesini sağladı. 1929 yılında Tarım
Kredi Kooperatifleri kuruldu. Çiftçilere kredi bulmak imkanını verdi.
Köylünün Ürünlerini Geliştirme ve Koruma:
Memleketin birçok yerlerinde “Tohum Islah İstasyonları” kuruldu.
Köylülere pulluk dağıtıldı. Traktör kullanan çiftçiler korundu. Ziraî
Donatım Kurumu, çiftçinin tarım aleti, makine ve kimyasal gübre
ihtiyacını sağladı. Halka parasız fidan verdi. Numune çiftlikleri açtı.
Dalaman Çiftliği en büyük numune çiftliği haline getirildi. Ankara’da
Gazi Orman Çiftliği’ni kurdu. Hükümet buğday fiyatını korumak için
gerekli gördüğü zaman Ziraat Bankası ve “Toprak Mahsulleri Ofisi”
aracılığı ile buğday alım satış işlerini de üzerine aldı.
Tarım Okulları:
Birçok tarım okulu açıldı (Ankara’da açılan Ziraat Fakültesi’dir). Bu
fakülte Ziraat Mühendisleri yetiştirir. Ziraat okulları ile diğer tarım
kuruluşları teknik bilgileri çiftçilere ulaştırmak ve teknik elemanlara
yeni bilgiler vermek maksadı ile kurslar açtı.

Topraksız Çiftçiyi Topraklandırma:
Köylü vatandaşların büyük bir kısmı topraksız idi. Cumhuriyet hükümeti,
köylüyü toprak sahibi yapmak için birçok kanunlar çıkardı. 1925’de
kabul edilen bir kanuna göre; Köylüye toprak vermek için hükümete ait
toprak yoksa, hükümet arazi alır ve verir. İlk on yılda köylüye
1.077.526 dönüm arazi dağıtılmıştır. Toprak sahibi olan köylünün
toprak, tohumluk, tarım araçları borçlarının 20 yılda ödenmesi kabul
edildi. İlk işletilen arazi, yeni yetiştirilmeye başlanan fidanlıklar,
bağlar ve zeytinliklerden belirli bir süre için vergi alınmaması kuralı
kabul edildi.

Ormancılık:
Ormancılık Osmanlı İmparatorluğu’nun son devirlerinde korunamadı.
Cumhuriyet Hükümeti ormancılığa önem vererek şu esasları kabul etti.
Ağaç kesimini, orman biliminin gösterdiği koşullar ve belirttiği miktarı aşmadan yapmak.
Çıplak alanlarımızı yeniden ağaçlandırmak.
Fenni ormanlar yetiştirmek.
Ormanlarımızı bir zenginlik kaynağı haline getirmek. İzmit’te “Kağıt ve
Selüloz Fabrikası”, Gemlik’te “Suni İpek Fabrikası”, İstanbul’da
“Kibrit ve Kontraplak Fabrikası” başlıcalarındandır. Orman Fakültesi de
kurulmuştur.

Hayvancılık:
Tarımda olduğu gibi hayvancılıkta da geri durumda idik. Hayvanların
büyük bir kısmı hastalıktan yok oluyordu. Hayvan hastalıkları ile geniş
ölçüde mücadeleye girişildi. Sığır vebası, dalak, Ruan, uyuz
hastalıkları ile mücadele edildi. Salgın hastalıklardan korunmak için;
Ankara-Etlik, İstanbul-Pendik Bakteriyoloji ve Seraloji Enstitüleri
açıldı. Ayrıca hayvan sağlığı ile ilgili müesseseler kuruldu. Hayvan
yetiştirmeyi geliştirmek için haralar açıldı. Ayrıca teşvik için her
yıl hayvan sergileri açılmaktadır. Sonuç olarak; 1972’de
hayvanlarımızın sayısı 74.365.000’e varmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
******'ün Tarım Alanına Getirdiği Yenilikler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Orgonik Tarım Hakkında Bilgi
» Tarım Takvimi Nedir? Nasıl İşler?
» Ekolojik (Organik veya Biyolojik) Tarım Nedir?
» Çeşitli Tarım Makinaları Hakkında Kısa Bilgiler

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
|Refleks|-Oyun,Tasarım,Film,Program,Tek link,İndir :: Eğitim E-Book :: Ziraat Ve Tarım-
Buraya geçin: