Ruh Hali : Mesaj Sayısı : 626 Rep Puanı : 11990 Teşekkür Aldı : 18 Kayıt tarihi : 24/10/09 Nerden : Kocaeli İş/Hobiler : 3D / Maya / After Efect Lakap : Fatal
Konu: Kan Akımının Kontrol Mekanizması Çarş. Ara. 02, 2009 8:02 pm
Kan Akımının Kontrol Mekanizması Yapılacak olan bir işin getireceği faydaları ve zararları hesaplayarak ona göre tedbir almak; insana yani "akla" özgü bir kabiliyettir. Ancak sadece insan bedenindeki dolaşım sistemine baktığımızda bile insandan daha "akıllı" görünen bazı varlıkların birarada müthiş bir organizasyonu üstlendiklerini anlarız. Sorumlulukları ise büyüktür: Bir insan hayatı! İşte bu yüzden hiç ara vermeden hiç hata yapmadan ve en önemlisi de her durum ve şarta karşı tedbir alarak yollarına devam etmeleri gerekmektedir. Vücuttaki bu mekanizmanın "akıllı" olduğunu ispat eden birçok delil vardır. Bedende daha önce birkaç kere değindiğimiz gibi "ihtiyaçlar saptanmaktadır". Bunun hangi kararla yapıldığı ve ihtiyaçları kimin saptadığı belli değildir. Ama kalp damarlar kanın içinde gezen hücreler hep birlikte müthiş şuurlu bir organizasyon gerçekleştirirler. Buna göre kalp kanı belirli miktarda pompalar alyuvarlar sahip oldukları oksijeni belirli hücrelere dağıtır ve en önemlisi de damarlar belirli yerlere kan akışını sağlarlar. Siz uyurken veya dinlenirken kalbinizin pek fazla kan pompalaması gerekmez. Yatağınızdan aniden doğrulduğunuzda nefes nefese kalmanızın nedeni aradaki bu farklılıktır. Kalp siz uyurken ancak sizi hayatta tutacak kadar kan pompalar. Bu elbette değerli bir tasarruftur. Yatağınızdan kalkıp yürümeye başladığınızda kalbin hareketi artar. Sizi daha fazla zor durumda bırakmadan mesaj gerekli yere iletilmiştir: Vücut hareket halindedir ve daha fazla kana ihtiyaç vardır. Bir yere doğru koşmaya başladığınızda ise kalbinizin kan pompalama hızı ve hacmi 6-7 kat kadar artar. Vücut bu konuda çok iktisatlıdır. Vücudun her yanına her an aynı miktarda kan gitmez. Kan yemek yediğinizde midenize yüzdüğünüzde akciğerlerinize ve kaslarınıza bir şey okuduğunuzda beyninizde toplanır. Çünkü o anda beslenmesi ve nefes alması gereken en önemli hücreler o bölgelerdedir.
Spor yaparken kaslarımız normal şartlara oranla 20-25 kat daha fazla kana ihtiyaç duyarlar. Eğer normal şartlarda kaslar bu miktarda kana ihtiyaç duysaydı kalbin bu aşırı tempoya gücü yetmezdi. Ancak herşeyi bir ölçüyle yaratan Rabbimiz kalbimizi de kaslarımızı da birbirine uygun yaratmıştır
İktisat sadece böyle zamanlar için geçerli değildir. Normal şartlarda beden kasları beslemek için aşırı bir gayret göstermez. Kaslar bedenin %30-40'ını oluşturmaktadır. Buna rağmen günlük dinlenme halinde kaslara giden kan miktarı şaşırtıcı derecede düşüktür. Ama kaslarınızı çalıştırmaya başladığınızda metabolik aktiviteniz 50 kat kaslara kan akışı ise 20-25 kat kadar artar.118 Bu gerçekten de hayret verici bir değişikliktir. Bir egzersiz sırasında kasların gerçekten de bu aşırı kan akımına ihtiyaçları vardır. Eğer kaslar normal şartlarda da bu kadar büyük miktarda kana ihtiyaç duysalardı kuşkusuz kalbin bu metabolizmaya yetişebilmesi imkansızlaşırdı. Bedenin akıllı denetleyicileri bunun yerine mevcut kanı beyin gibi daha önemli ve gerekli yerlerde kullanmayı tercih ederler. Beyin sürekli beslenmesi ve oksijen alması gereken bir organdır. Bunun tek nedeni bedende tüm olup bitenleri ve tüm organları kontrolü altında bulundurmasıdır. İşin ilginç yanı ise kalp kan damarları ve kan hücreleri bu hayati gerçeğin farkındadırlar. İşte bu nedenle beyne kan akışı ne pahasına olursa olsun mutlaka sürdürülür. Damarların beyne her dakika yaklaşık 1 lt kan ulaştırmaları gerekmektedir. Bir kanama anında ise vücutta azalan kan bu görevi üstlenmiş sinirler tarafından beyne doğru çekilir. Beyinde bulunan damarlar kendilerini bu acil duruma göre ayarlar açılır ya da daralırlar. Durumdan haberdar olan vücudun diğer bölümlerindeki kan damarları bu ana merkezi kurtarabilmek için kendi geçişlerini durdururlar. Böylelikle daha az öneme sahip organlara kan gitmesi engellenir. İnsan bedeninin her noktasında kendisini gösteren "akıl" bir kez daha karşımızdadır. Vücuttaki her dokunun kan akımı gereksinimleri tam olarak ihtiyacı karşılayacak şekilde kontrol edilir -ne eksik ne fazla.- Örneğin en önemli gereksinimi oksijen olan bir dokuya kan akımı dokunun tam oksijen alabileceği miktar kadar bazen de biraz daha fazladır. Fakat bundan daha çok kan akımı hiçbir zaman olmaz. Bu müthiş kontrol dokuların beslenmesini hiçbir zaman yetersiz duruma düşürmediği gibi kalbin iş yükünü de minimum düzeyde tutar.119 Son derece büyük bir öneme sahip olan bu kontrol sistemi ise damarların geçiş izni sağlayıp sağlamamaları ile ilgilidir. Damarlar ancak ihtiyaç içinde olan doku için yollarını açar yani genişler o sırada daha az kana ihtiyaç duyan bir doku için ise yolu kapatır yani kasılırlar. Damarları kaslarla çevreleyen mükemmel dizaynın önemi işte buradadır.
Vücudun ana merkezi olan beyin herhangi bir kaza durumunda öncelikli korunması gereken organlardan biridir. Vücudumuzdaki kan damarları beynin bu önceliğini bilircesine hareket ederler. Beyne giden kan miktarının azalması durumunda hem beyin kan damarları hem de diğer damarlar acil önlem alırlar. Beyin damarları bu durumda genişler veya daralırlar vücuttaki diğer damarlar da bu ana merkezi kurtarabilmek için kendi geçişlerini durdururlar.
Peki böyle bir kontrol mekanizması olmasaydı ve vücuttaki her doku ve organ her an eşit seviyede kan ile beslenseydi ne olurdu? O zaman kalbin şu ankinden bir kat daha fazla kan pompalaması gerekirdi.120 Kalp muhtemelen böyle bir tempoya yetişemez ve kısa bir süre içinde yorgun düşerdi. Bedeninizin fazla oksijene gereksinim duyduğu zamanları; yüksek bir dağa çıktığınızı veya aşırı yoğun bir spor yaptığınızı düşünün. Vücudunuzda meydana gelen oksijen ihtiyacını karşılamak için ne kadar hızlı nefes alırsınız ve kalbiniz ne kadar hızlı atar. Bedenin tüm dokularının aynı miktarda kanla beslenmesi size günün 24 saati buna benzer bir durumu hatta belki de daha yoğununu yaşatacaktır. Bu kıyas bedenin bu kontrol mekanizmasının sizin için ne kadar büyük önem taşıdığını göstermek için yeterlidir. Damarlar gerçekten de bu mükemmel kontrol için özel olarak yaratılmışlardır. Acil durumlarda ne yapmaları gerektiğini bilir ve buna göre son derece akılcı ve "hayat kurtarıcı" tedbirler alırlar. Örneğin soğuk bir ortam vücut ısısının azalması ve beynin zarar görmesine neden olabilecek tehlikeli bir ortamdır. Ancak insan damarların bu üstün kabiliyetleri sayesinde şiddetli soğuklara dayanabilecek bir metabolizmaya sahip olur. Soğuk bir hava ile karşılaşıldığında ayak ve el parmaklarındaki damarlar alınan ilk tedbir ile hemen büzülürler. Bu şekilde el ve ayak parmaklarına kan akışı azaltılmış ve vücuttaki kanın soğuması önlenmiş olur. Bilindiği gibi el ve ayaklardaki damarlar yüzeye yakın damarlardır ve bu nedenle vücuttaki kanın soğumasına neden olabilirler. Kanın soğuması ise kan ile beslenen kalp ve beynin de soğuması anlamına gelir ki bu çok büyük bir tehlikedir. Ciddi derecede soğuk bir hava ile karşılaşıldığında ise vücudunuzdaki damarlar sizi donmaktan yani ölümden kurtarmak için parmaklarınızı feda eder ve bu bölgeye kan akımını tamamen durdururlar. Aynı anda beyin de mesaj göndererek kasların birbirlerine dokunarak titremelerini sağlar. Bu titreme sonucunda hareketlenen damarlar ve dolayısıyla kan vücut ısısının biraz daha artmasına neden olur.Karlı bir havada dışarı çıktığınızda kuşkusuz siz de vücudunuzda alınmış bu tedbirlerin etkisini hemen hissedersiniz. Vücudunuzda soğuktan ilk etkilenen yerler el ve ayaklarınızdır. Soğuktan dolayı vücudunuzda başlayan titreme de beyinden gelen ültimatomun bir sonucudur. Damarların büzülüp gevşemeleri kuşkusuz beynin kontrolündedir. Beyin çeşitli sinir hücreleri ve hormonlar sayesinde ilgili damarlara mesajlar gönderir. Buna göre hangi dokunun neye ihtiyacı var belirlenmiş olur. Örneğin tümüyle psikolojik bir olay olmasına rağmen utandığınızda ya da çok bunaldığınızda sinirlerinizden gelen sinyaller atardamarları saran kaslara ulaşır. Atardamar kaslarının gevşemesi sonucunda kan akışı fazlalaşır ve yüzünüz aniden kızarır. Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz. Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler. Yaratan hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz? (Nahl Suresi 15 - 17)
Kılcal damarlar ise bu konuda en özgür davranan damarlardır. Tamamen ihtiyaca göre kan akışına devam eder gerektiğinde akışı tamamen keser gerektiğinde de vardiyalı olarak kanın geçişine izin verirler. Örneğin siz dinlenirken pek çok kılcal damarınızdaki kan akışı durmuştur. Ama ince bağırsağınızda yemeğin hemen arkasından kan akışı hızlanır. Normal şartlarda vücudunuzun bütün kılcal damarlarını dolduracak kadar kanınız yoktur. Eğer vücut tüm kılcal damarlarlarınızı kan ile doldurmuş olsaydı beyninize kan gitmezdi ve kısa bir süre içinde bayılırdınız. Böyle bir durumun biraz uzun sürmesi ise beyninizin ölümüne neden olurdu. Kılcal damarların kanın akışını doğrudan kontrol edebilme kabiliyetleri kanın soğumaması ve dolayısıyla vücut ısısının sabit kalması açısından da son derece önemli bir özelliktir. Soğuk havalarda özellikle cilde yakın bölgelerdeki kılcal damarların akışlarını durdurmaları burada ısı kaybının meydana gelmesini engellemiş olur. Vücudun ısısının dengede tutulmasında soğuk kadar sıcak da etkilidir. Aşırı sıcakta vücuttaki damarlar tam tersi bir yöntem kullanırlar. Sıcak bir ortama girdiğinizde derinize yakın olan kan damarları genişler. Kan cildinize yani yüzeye yakın yerlere hücum etmiştir. Bu nedenle yüzünüz kırmızılaşır. Kandaki ısı cildinizi ısıtır ve bu ısı da deriden havaya verilir. Böylelikle ortam sıcak olmasına rağmen bedenin ısısı normal seviyede kalır. Daha pek çok detayı olan bu muazzam tedbirler karşısında aklını kullanabilen her insan karşısındaki önemli gerçeğin farkına varmıştır. Karşımızda insan aklının sınırlarını aşan bir akıl muazzam bir tasarım ve kusursuzluk vardır. Bütün bunlara açık şuurla açıklama arayan bir insan Rabbimiz olan Allah'ın mutlak varlığını ve hakimiyetini fark edecektir. Kitabın başından beri anlatılan bu mükemmellikler Allah'ın Yüce varlığının "her yerde" olduğunu gösterebilmek ihtişamlı eserlerinin kendi bedenimizde de var olduğunu fark ettirebilmek içindir. Bu açık gerçekleri göremeyen veya görmeyi reddeden kişiler düştükleri büyük yanılgının ahirette farkına varacaklardır. Kendilerine gösterilmiş sayısız delili görmezden gelmenin hatta gördükleri halde tüm bunlar için başka açıklamalar aramanın karşılığı Allah Katında oldukça büyük olabilir. Bile bile inkar edenler için Allah sonsuz bir cehennem hayatı hazırlamıştır. Aklını kullanan her insanın ahiret hayatının gerçekliğine ihtimal verip biraz düşünmesi ve cehennem azabından ciddi şekilde korkması gerekmektedir. Allah inkarları ile ahirete gidenlerin durumunu bir ayette şu şekilde açıklar: Gerçek olan va'd yaklaşmıştır işte o zaman inkar edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: "Eyvahlar bize biz bundan tam bir gaflet içindeydik hayır bizler zalim kimselerdik" (diyecekler). (Enbiya Suresi 97)