|Refleks|-Oyun,Tasarım,Film,Program,Tek link,İndir
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

|Refleks|-Oyun,Tasarım,Film,Program,Tek link,İndir


 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Metallerin Korozyonu Nasıldır?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Uyus_Sweeti
Genel Yetkili
Genel Yetkili
Uyus_Sweeti


Ruh Hali : Metallerin Korozyonu Nasıldır? Deli10
Mesaj Sayısı : 392
Rep Puanı : 11610
Teşekkür Aldı : 11
Kayıt tarihi : 30/10/09
Nerden Nerden : Kocaeli
Lakap Lakap : Hacı

Metallerin Korozyonu Nasıldır? Empty
MesajKonu: Metallerin Korozyonu Nasıldır?   Metallerin Korozyonu Nasıldır? EmptyPaz Kas. 01, 2009 11:32 am

Metallerin Korozyonu Nasıldır?

1. METALLERİN KOROZYONU
Metallerin hemen hemen hepsi doğada bileşik halinde bulunurlar. Bu
bileşiklerden ilave malzeme, enerji, emek ve bilgi kullanmak suretiyle
metal veya alaşım üretilir. Üretilen metal ve alaşımların ise tekrar
kararlı durumları olan bileşik haline dönme eğilimleri yüksektir. Bu
nedenle, metaller içinde bulundukları ortamın elemanları ile reaksiyona
girerek önce iyonik duruma, sonra da ortamdaki başka elementlerle
birleşerek bileşik haline dönmeye çalışırlar. Böylece, kimyasal
değişime veya bozunuma uğrarlar. Sonuçta, metallerin fiziksel,
kimyasal, mekanik ve elektriksel özelliklerinde istenmeyen bazı
değişiklikler meydana gelir ve bu değişiklikler bazı zararlara yol
açar. Hem metal malzemelerin bozunma reaksiyonuna, hem de bu
reaksiyonun neden olduğu zarara korozyon adı verilir. Genel anlamda
ise; ortamın kimyasal ve elektrokimyasal etkilerinden dolayı metalik
malzemelerde meydana gelen hasara korozyon denir.

Korozyon, esasında metalik malzemelerin içinde bulundukları ortamla
reaksiyona girmeleri sonucunda, dışarıdan enerji vermeye gerek olmadan,
doğal olarak meydana gelir. İçinde su bulunan ortamlarda meydana gelen
korozyona "sulu ortam korozyonu" denilir. Atmosferde, toprak altında,
su içinde veya her türlü sulu kimyasal madde içerisinde meydana gelen
korozyon buna örnek olarak gösterilebilir. Yüksek sıcaklıklarda gaz
ortamlarında metalik malzemelerde meydana gelen korozyona ise "kuru
veya yüksek sıcaklık korozyonu" denir. Kazanların alevle veya sıcak
gazlarla temas eden bölgelerinde meydana gelen korozyon da bu tip
korozyona örnek olarak verilebilir.

Korozyon büyük zararlara yol açarak önemli israf kaynaklarından birini
oluşturur. Korozyon nedeniyle meydana gelen malzeme, enerji ve emek
kaybının yıllık değeri, ülkelerin gayri safi milli gelirlerinin (GSMG)
yaklaşık % 5' i düzeyindedir. Bu değer ciddi bir ekonomik kayıp
demektir. Korozyon, metalik malzeme kullanılan her alanda meydana gelen
doğal bir olaydır. Korozyon maddi kayıplardan başka, çevre kirliliğine
de yol açar. Bu nedenle, korozyon ve korozyonu önleme ilkelerinin metal
malzeme kullanan her kesim ve özellikle teknik elemanlar tarafından
bilinerek uygulanmasında büyük yararlar vardır. Korozyonu önleme
yöntemlerini doğru uygulamak suretiyle korozyon kayıpları %20 ile 40
arasında azaltılabilir.

1.2. Korozyon Hücresi
Yalnız sulu ortamdaki metallerin yüzeyinde değil, atmosfere maruz kalan
veya toprak altında bulunan metallerin yüzeyinde de her zaman su veya
değişik kalınlıkta su filmi bulunur. Hava ve onun bir bileşeni olan
oksijen gazı, atmosferle temas eden her çeşit su içerisinde belirli
oranlarda çözünür. Su içinde çözünen oksijen gazı metal yüzeyinde
redüklenerek, yani elektron alarak iyonik hale dönmeye meyleder. Eğer
redüksiyon için gerekli elektronlar metal tarafından sağlanırsa,
elektronlarını oksijene vererek oksitlenen metalin atomları sulu iyon,
haline geçer ve böylece metal kimyasal değişime uğrar.

Sulu ortamlarda elektron verme (oksidasyon) ve elektron alma
(redüksiyon) şeklinde meydana gelen reaksiyonlara "elektrokimyasal
reaksiyonlar" denilir. Su içinde, atmosferde ve toprak altında meydana
gelen bütün korozyon reaksiyonları elektrokimyasal reaksiyonlardır.
Korozyon olayı Şekil 1'de görülen korozyon hücresi yardımıyla daha iyi
açıklanabilir. Korozyonun meydana gelebilmesi için, korozyon hücresi
çevriminin kesintisiz çalışması gerekir. Yani anotdaki kimyasal değişim
sonucunda meydana gelen metal iyonlarının çözeltiye geçmesi sırasında
açığa çıkan elektronlar, elektronik iletken vasıtasıyla katoda
taşınırlar. Metallerde elektron hareketi ile elektrik akımının yönü
birbirine terstir. Akım, birim zamanda hareket eden elektronların bir
ölçüsü olduğu için aynı zamanda anotda meydana gelen kimyasal değişimin
de miktarını gösterir. Katot yüzeyinde harcanan elektronlar, oksijenin
(O2) hidroksil (OH) iyonu haline dönüşmesine neden olur. iyonların sulu
çözelti içerisindeki hareketi sayesinde anot ile katot arasında
elektrik akımı meydana gelir. Pozitif yüklü iyonlar katoda, negatif
yüklü iyonlarda anada giderler. Böylece, hücre çevrimi tamamlanmış olur.

korozyon hücresinden geçen akıma "korozyon akımı" denir. Korozyon
hücresinde anot reaksiyonunun, yani korozyon hızı ile katot
reaksiyonunun hızı birbirine eşittir. Sulu ortamda redüklenecek, yani
elektron harcayacak madde yoksa korozyon da meydana gelmez. çünkü
anotda açığa çıkan elektronlar harcanamaz. Başka bir deyişle; kotodik
olay yoksa, anodik reaksiyon yani korozyon da olmaz.

Ayrıca;

a) Anot ile katot bölgeleri arasında elektronik bağın olmaması, yani elektronların taşınamaması,

b) Anot ile çözelti veya katot ile çözelti arasındaki temasın engellenmesi veya

c) Sistemde sulu iletkenin bulunmaması durumlarında da korozyon meydana gelmez.

Korozyon hızı veya metalin çözünmesi, karşıt reaksiyonun yani
redüksiyon reaksiyonunun hızı ile orantılıdır. Çözelti içinde
redüklenecek madde miktarı düşük ise korozyon hızının artma tehlikesi
yoktur. Örneğin; deniz suyunda metallerde meydana gelen korozyon
çözünmüş oksijen oranı ile orantılıdır, dolayısıyla deniz suyundaki
korozyon hızı metalin cinsine göre pek fazla değişmez.

Korozyona neden olan en önemli katodik etken, sulu ortamda çözünmüş
oksijen gazının redüksiyonudur. Bunu hidrojen iyonunun redüksiyonu
izler. Asit ortamlarındaki hidrojen iyonu oranı, çözünmüş oksijen iyonu
oranından çok daha fazladır. Bu nedenle asidik çözeltilerdeki hidrojen
iyonu redüksiyonu önemli bir katodik olaydır. Ayrıca, sulu çözeltilerde
redüklenebilen diğer iyonlar da katodik reaksiyona neden olabilirler.

Korozyon olayında çözünmenin meydana geldiği bölge (anot) ile
redüksiyonun meydana geldiği bölge (katot) birbirinden ayrı ise metalin
yalnız anot bölgesi çözünür. Bu durumda bölgesel veya tercihi korozyon
meydana gelir. Bu tür korozyonun meydana geldiği korozyon hücresine
makrokorozyon hücresi denir. Uygulamada karşılaşılan korozyon
hücrelerinin büyük bir kısmı makrokorozyon hücresi, korozyonun şekli de
bölgesel korozyondur.

Bazı durumlarda, metal yüzeyinde atom boyutundaki bir nokta, anot veya
katot olarak davranabilir. Sonuçta, metalin yüzeyi homojen olarak
çözünür. Herhangi bir zamanda anot-katot ve diğer elemanlardan oluşan
korozyon hücresi tanımlanabilir. Bu tip korozyonun meydana geldiği
korozyon hücresine mikrokorozyon hücresi denir.

Örneğin; çinko, asit çözeltisinde bu şekilde homojen olarak çözünür.
Katot reaksiyonu; hidrojen iyonunun redüklenmesi ve hidrojen gazının
çıkışı (2H+ + 2e→ H2) şeklinde meydana gelir.

1.3. Korozyonun Meydana Gelişi
Korozyon birbiri ile elektriksel ve elektrolitik teması olan ve
aralarında potansiyel farkı oluşan iki metalik bölge veya nokta
arasında meydana gelir. Bu bölge veya noktalardan potansiyel bakımından
daha asil olanın yüzeyinde katodik reaksiyon meydana gelir, daha aktif
olan diğer bölge veya nokta ise çözünür. Potansiyel farkının oluşum
nedenleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir.

a) Metal veya alaşımın yapısal, kimyasal, mekanik veya ısıl
farklılıklar gösteren bölgeleri arasında potansiyel farkı oluşabilir.

b) Farklı iki metal veya alaşımın birbirine temas etmesi nedeniyle potansiyel farkı oluşabilir.

c) Ortamın katodik olarak redüklenebilen bileşenlerinin, metalin
değişik bölgelerinde farklı oranlarda bulunması potansiyel farkı
oluşturabilir.

Şimdi demirde korozyonun meydana gelişini açıklamaya çalışalım. Sıradan
bir demir parçası hidroklorik asit (HCl) çözeltisi içerisine
daldırıldığında hidrojen kabarcıklarının oluştuğu görülür. Demirde
bulunan enklüzyonlar, yüzey pürüzlülüğü, yerel gerilmeler, tane
yönlenmesi veya ortamda meydana gelen değişimler nedeniyle demir
parçasının yüzeyinde çok sayıda anot ve katot bölgeleri oluşur. Bu
durum, Şekil 2'de şematik olarak gösterilmektedir. Anot bölgesindeki
pozitif yüklü demir atomları parçanın yüzeyinden ayrılarak pozitif
iyonlar halinde sıvı çözeltiye geçerken, negatif yüklü elektronlar
metal (demir) içinde kalırlar. Söz konusu elektronlar, çözeltiden metal
yüzeyine ulaşan pozitif hidrojen iyonlarını karşılayarak, onları
nötürleştirirler. Nötr hale gelen bazı atomların bir araya gelmeleri
sonucunda hidrojen gazı oluşur. Bu işlem devam ettikçe, demir anot
bölgesinde oksitlenir ve korozyona uğrar. Parçanın katot olan bölgeleri
ise hidrojenle kaplanır. Çözünen metal miktarı, uygulanan gerilim ile
metalin direncine bağlı olan hareketli elektron sayısı veya akım
şiddeti ile doğru orantılıdır.

Korozyonun devam edebilmesi için anot ve katotdaki korozyon ürünlerinin
giderilmesi gerekir. Bazı durumlarda, hidrojen gazı katotda çok yavaş
birikir ve metal yüzeyinde oluşan hidrojen tabakası korozyon
reaksiyonunu yavaşlatır. Katodik polorizasyon olarak bilinen bu olay
Şekil 3'de şematik olarak gösterilmiştir. Bununla birlikte;
elektrolitte çözünen oksijen, metal yüzeyinde biriken hidrojenle
tepkimeye girerek su oluşturur ve böylece korozyonun devam etmesi
sağlanır. Demir ve su için film giderme hızı katoda temas eden suda
ç6zünmüş oksijenin etkin konsantrasyonuna bağlıdır. Sözü edilen etkin
konsantrasyon değeri; havalandırma derecesi, hareket miktarı, sıcaklık
ve çözünmüş tuzların bu1unup bulunmaması gibi etkenlere bağlıdır.

Anot ve katotda meydana gelen reaksiyon ürünlerinin zaman zaman
karşılaşıp, yeni reaksiyonlara girmeleri sonucunda gözle görülebilir
pek çok korozyon ürünü oluşabilir. Örneğin; su içerisindeki demirde
katodik reaksiyon sonucunda oluşan hidroksil iyonları elektrolit
içerisinde anoda doğru hareket ederken, ters yönde hareket eden demir
iyonlarıyla karşılaşırlar. Bu iyonlar birleşerek demir (II) hidroksit
[Fe(OH)2] oluştururlar, Şekil 4. Oluşan demir (II) hidroksit hemen
çözelti içerisindeki oksijenle birleşerek, demir pası olarak
adlandırılan demir (III) hidroksit oluşturur. Bu pas; çözeltinin
alkalitesine, oksijen oranına ve karıştırılmasına göre ya demir
yüzeyinden uzakta, ya da korozyonun daha da ilerlemesini önleyecek
uzaklıktaki bir konumda oluşur.

Demirin korozyonunda, hücre reaksiyonunu oluşturan anodik ve katodik reaksiyonlar aşağıdaki gibi yazılabilir.

Fe → Fe2+ + 4e- : Anodik reaksiyon

O2 + 2H2 0 + 4e- → 4OH- : Katodik reaksiyon

O=2 + 2 Fe + 2H2 O → 2Fe2+ + 4OH- : Hücre reaksiyonu

Hücre reaksiyonunun sol tarafında yer alan bileşenlerin enerjisi veya
serbest enerjileri toplamı (∆Gsol), sağ tarafındakilerin enerjisinden
(∆Gsağ) fazla ise reaksiyon soldan sağa kendiliğinden gelişir ve
sonuçta demir çözünerek, oksijen redüklenir. Bu olay, suyun yüksekten
alçağa veya ısının sıcaktan soğuğa doğru doğal akışına benzer biçimde
meydana gelir.

Hücre reaksiyonunun iki tarafı arasındaki enerji farkı korozyon
hücresinin enerjisini verir ve bu enerjinin değeri negatiftir. Bu
durum, aşağıda formül yardımıyla gösterilebilir.

∆Gkor = ∆Gsağ - ∆Gsol (∆Gsol > ∆Gsağ)

Enerji farkı (∆Ehücre);

şeklinde yazılabilir.

Bu bağıntıdaki n korozyon hücresinde alınıp verilen elektron sayısını gösterir, F ise Faraday sabitidir.

Korozyon hücresine ait enerjinin veya hücre potansiyelinin bir kısmı
anodik reaksiyonun, bir kısmı katodik reaksiyonun belirli bir hızla
gelişmesi için, bir bölümü de sistemin direncini yenmek için harcanır.
Sistemin direnci ne kadar yüksek ise harcanacak enerji de o kadar fazla
olur ve toplam enerjiden anodik ve katodik reaksiyonlara harcanan pay
da azalır, yani korozyon yavaşlar. Korozyon hızının bu şekilde
azaltılması, uygulamada yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir.

Anodik ve katodik reaksiyonların enerji ve gerilim farkları da benzer
şekilde hesaplanabilir. Redüksiyon olarak yazılan reaksiyonların hesap
yöntemiyle bulunan potansiyel farkları en yüksek pozitiften (en asil)
en düşük negatife (en aktif) doğru sıralanarak metallerin "elektromotif
kuvvet serisi" elde edilir. Bu seride, hidrojen iyonunun redüksiyon
potansiyeli sıfır kabul edilir. Metallerin elektromotif kuvvet serisi
Tablo 1'de verilmektedir.

Söz konusu seride artı (+) yönde veya asil olan bir metalin ile eksi
(-) yönde yani bunun üstünde yer alan başka bir metalle temas etmesi
durumunda, (+) yöndeki metalin yüzeyinde redüksiyon reaksiyonu meydana
gelir ve (-) yöndeki metal ise korozyona uğrar. Ancak, teorik olarak
mümkün olan bu olay pratikte meydana gelmeyebilir. Bu nedenle
metallerin hesapla bulunan teorik potansiyelleri yerine kullanıldıkları
ortamda, örneğin deniz suyunda veya toprak altında ölçülerek bulunan
potansiyelleri sıralamaya tabi tutulur. Bu şekilde elde edilen seri ye
"galvanik seri" adı verilir. Bu seriler uygulamadaki korozyon
tahminlerinde daha gerçekçi sonuçlar verir. Tablo 2'de deniz suyu ve
toprak altında yapılan ölçümlerle elde edilmiş iki galvanik seri
verilmektedir.

Tablo 2. Galvanik Seri

A-Deniz Suyunda B- Toprak Altında

(-) Aktif : Magnezyum ( -) Aktif : Magnezyum

: Çinko : Çinko

: Alüminyum : Alüminyum

: Kadmiyum : Temiz yumuşak çelik

: Duralümin : Paslı yumuşak çelik

: Dökme demir : Dökme demir

: Yüksek nikelli dökme demir : Kurşun

: 18/8 Paslanmaz çelik (aktif) : Yumuşak çelik (betonda)

: Kurşun-kalay lehimleri : Bakır, pirinç ve bronzlar

: Kurşun : Yüksek silisli dökme demir

: Kalay : Karbon, kok, grafit

: Nikel (aktif) (+) Asil

: Prinçler

: Bakır

: Bronzlar

: Gümüş lehimi

: Nikel (pasif)

: 18/8 Paslanmaz çelik

: Gümüş

: Titanyum

: Grafit

: Altın

: Platin

(+) Asil

Not: Deniz suyunun pH değeri 8,1 - 8,3, toprağın pH değeri ise 5 - 8 arasında yer almaktadır.

2. KOROZYONUN ÖNLENMESİ
Korozyonu önlemek veya korozyondan korunmak için bir çok yöntem geliştirilmiştir. Bu yöntemlerden bazıları;

a) saf metal kullanımı,

b) alaşım elementi katma,

c) ısıl işlem,

d) uygun tasarım,

e) katodik koruma,

f) korozyon önleyicisi (inhibitör) kullanımı ve

g) yüzey kaplama şeklinde sıralanabilir.

Söz konusu yöntemler aşağıda, kısaca açıklanmaktadır.

Şekil 7. Pirinç malzemede meydana gelen gerilmeli korozyon çatlağının görünümü

2.1. Saf Metal Kullanımı
Çoğu uygulamalarda saf metal kullanılarak, homojen olmayan kısımlar en
aza indirilir ve böylece çukurcuk (pitting) korozyonu büyük ölçüde
engellenir. Dolayısıyla parçanın veya elemanın korozyona karşı direnci
artırılır.

2.2. Alaşım Elementi Katma
Alaşım elementi katmak suretiyle bazı metallerin korozyon direnci
artırılabilir. Örneğin, ostenitik paslanmaz çelikler 880 ile 1380 0C
arasındaki sıcaklıklardan soğutulduğunda tane sınırlarında krom
karbürler çökelir. Bu çökelme, çeliği taneler arası korozyona duyarlı
hale getirir. Bu tür korozyonu önlemek için ya karbon oranını düşürmek,
ya da karbürleri daha kararlı bir şekle dönüştürmek gerekir. Karbürleri
daha kararlı bir duruma dönüştürmek için çeliğe titanyum ve kolombiyum
katılır. Karbona karşı ilgileri yüksek olan bu elementler, yüksek
sıcaklıkta ostenit fazı içinde çözünmeyen daha kararlı karbürler
oluştururlar. Bunun sonucunda, krom ile birleşmesi için çok az karbon
kalır ve çelik stabilize edilmiş olur. Bazı alaşım elementleri
malzemenin yüzeyinde gözeneksiz oksit filmleri oluşturarak veya
oluşmasına yardım ederek malzemenin korozyon direncini arttırırlar.
Örneğin; bakır alaşımlarına katılan mangan ve alüminyum, paslanmaz
çeliğe katılan molibden ve alüminyuma katılan magnezyum bu malzemelerin
korozyon dirençlerini artırır.

2.3. Isıl İşlem
Döküm parçalarının çoğunda segregasyon meydana gelir. Bu parçalara
homojenizasyon, çözündürme veya stabilizasyon gibi ısıl işlemler
uygulamak suretiyle iç yapıları homojen hale getirilir ve böylece
korozyon dirençleri artırılır. Gerilmeli korozyona duyarlı olan metal
ve alaşımların korozyon dirençlerini artırmak için de soğuk
şekillendirmeden sonra gerilme giderme işlemleri yaygın olarak
uygulanır.

2.4. Uygun Tasarım
Parçanın korozyon ortamıyla temasını en aza indirmek için uygun tasarım
yapılmalıdır. Elektromotif seride birbirine uzak olan elementler
arasında temastan kaçınılmalıdır. Eğer bu başarılamazsa, galvanik
korozyonu önlemek için plastik veya kauçuk kullanılarak metal
malzemelerin teması önlenmelidir. şekil 8 a'da benzer olmayan
metallerin birleşmesi durumunda oluşan iki galvanik korozyon olayı
görülmektedir. Alüminyum, çeliğe göre daha anot olduğundan çelik
levhaları birleştirmek için kullanılan alüminyum perçinlerin korozyona
uğramaları beklenebilir.

Eğer alüminyum levhaları birleştirmek için çelik perçinler
kullanılırsa, alüminyum levhada oluşan galvanik korozyon perçinlerin
gevşemesine veya işlevini yapamaz hale gelmesine neden olabilir. Metal
levhalarla perçin ve cıvatanın temas ta olduğu bölgeyi, yumuşak ve
yalıtkan bir malzeme ile ayırarak teması önlemek veya temas eden
yüzeylere önce çinko kromat daha sonra alüminyum boya sürmek suretiyle
bu tür korozyon önlenebilir. Cıvata gibi birleştiricilerin temas
noktaları plastik veya metal olmayan manşon (bilezik), pul ve
sızdırmazlık rondelaları gibi parçalar ile yalıtılabilir.

. 2.5. Katodik Koruma

Katodik koruma normal olarak, elektriksel temas durumunda korozyona
uğrayan metalin galvanik seride kendisinden daha yukarıda yer alan
metal ile birleştirilmesi sonucunda sağlanır. Katodik korumada,
korozyondan korunmak istenen metal katot yapılarak galvanik bir pil
oluşturulur. Bu tür koruma sağlamak için, genelde çinko ve magnezyum
kullanılır. Bazı durumlarda bir gerilim kaynağı aracılığı ile koruyucu
akım elde edilir. Bu durumda anot karbon, grafit veya platin gibi
koruyucu malzemelerden oluşur. Yer altındaki borular, gemi gövdeleri ve
buhar kazanları gibi yapılar bu yöntemle korunurlar. Yer altındaki
boruların korunması için anotlar borudan 2,4-3,0 m uzağa gömülür.
Anotların her biri kollektör kabloya bağlanır ve bu da boru hattına
lehimlenir. Akım anotdan toprağa gönderilerek, boru hattında toplanır
ve kollektör kablo vasıtasıyla anoda geri döner.

Gemilerin katodik yöntemle korunması için dümen veya pervane bölgesinde
tekneye çinko ve magnezyum anotlar bağlanır. Ev ve endüstriyel su
ısıtıcılarında ve yüksek su tanklarında katodik koruma için yaygın
olarak magnezyum anotları kullanılır.

2.6. Korozyon Önleyicisi (İnhibitör) Kullanımı
Korozyon önleyicileri, korozif etkiyi azaltmak veya önlemek için
korozyon ortamına katılan maddelerdir. Bu maddeler çoğu durumlarda
metal yüzeyinde koruyucu bir tabaka oluşturarak korozyonu önlerler.
Otomobil radyatörlerinde kullanılan antifiriz karışımının içine veya
ısıtma sisteminde kullanılan suyun içerisine inhibitör katılır.
Örneğin; korozyon ortamına oksit yapıcı maddeler katılarak alüminyum,
krom ve mangan gibi metallerin yüzeylerinde oksit filmleri oluşturulur
ve böylece bu metallerin korozyondan korunması sağlanır.

2.7. Yüzey Kaplama
Yüzey kaplamaları; metal kaplamalar ve metal olmayan kaplamalar olmak üzere iki gruba ayrılabilir.

2.7.1. Metal Kaplamalar
Metal kaplamalar sıcak daldırma, elektrokaplama, difüzyon ve mekanik
kaplama gibi yöntemlerle yapılır. Pratikte korozyona karşı en çok çinko
ya da alüminyum kaplama kullanılır. Sıvı metale daldırma yöntemi, esas
olarak çeliğin çinko, kalay, kadmiyum, alüminyum veya kurşun ile
kaplanması için uygulanır ve bu yöntemin çok geniş uygulama alanı
vardır.

Galvanizasyon olarak bilinen çinko kaplama, daha çok çelik malzemelere
uygulanır. Atmosfere açık ortamda kullanılan çatı malzemeleri,
levhalar, tel ve tel ürünleri, çelik sacdan üretilen malzemeler,
borular, buhar kazanları ve yapı çelikleri genelde çinko kaplanır.
Çeliğin ısıya ve korozyona karşı dayanımını artırmak için de alüminyum
kaplama kullanılır. Çinko kaplama yerine bazen kadmiyum kaplama
kullanılır, ancak bu kaplama atmosfere açık ortamlarda çinko kaplama
kadar iyi sonuç vermez. Bazı makine parçalarının veya çeşitli aletlerin
korozyon ve aşınma dirençlerini artırmak ve görünümünü iyileştirmek
için de krom kaplama yapılır. Krom kaplama daha çok otomobil
parçalarına, su tesisatlarına, metal eşyalara ve çeşitli aletlere
uygulanır. Nikel kaplamalar esas olarak krom, gümüş, altın ve rodyum
kaplamaların altında bir tabaka olarak kullanılır. Nikel korozyona
karşı dayanıklıdır, ancak atmosferden etkilenerek matlaşır. Bakır
kaplama, özellikle çinko esaslı dökümlerde, nikel ve krom kaplamaların
altında kullanılır.

2.7.2. Metal Olmayan Kaplamalar
Boya ve organik maddeler içeren metal olmayan diğer kaplamalar, esas
olarak parça yüzeylerinin korunması ve görünümlerinin iyileştirilmesi
için kullanılır. Boya, malzeme yüzeyinde koruyucu bir film oluşturur ve
bu film çatlamadığı veya soyulmadığı sürece metal malzemeyi korozyondan
korur.

Metal malzemelerin içerisinde bulundukları ortamla reaksiyona girmeleri
sonucunda da yüzeylerinde toz veya oksit filmi oluşur. Bu tür filmler
de koruyucu kaplama görevi yaparlar
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http:///www.refleksforum.com
 
Metallerin Korozyonu Nasıldır?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Su Kimyası Korozyonu
» Korozyonu Oluşturan Etkenler
» Hava Kompresörlerinin Çalışma Prensibi Nasıldır?
» ABS Fren Sisteminin Çalışma Prensibi Nasıldır?
» Selçuklu Kent Modelleri Nedir, Nasıldır, Özellikleri Hakkında

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
|Refleks|-Oyun,Tasarım,Film,Program,Tek link,İndir :: Eğitim E-Book :: Kimya-
Buraya geçin: