İnşaat endüstrisinin içinde yer alan kimseler iki farklı grup oluştururlar. İnşaat işini yaptıran işverenler ve
bina, yol, köprü vb. yapıların ortaya çıkmasında çeşitli faaliyetlerin sorumluluğunu alan firmalar. Bu
gruplar elbette ki heterojen bir yapı gösterir. İşveren, devlete ait bir biriminden, büyük bir imar firmasına
veya sadece bir ev sahibine kadar herkes olabilir. Firmalar bünyelerinde mimarlar, mühendisler, diğer
teknik ve idari elemanlar ve geniş bir yelpazede altyükleniciler ve tedarikçiler gibi uzmanları barındırırlar.
İşverenler için risk yönetiminin ilişkisini görmek kolaydır. Bir işveren inşaat endüstrisini kullanırken bir
yatırım kararı almaktadır: örneğin, prestijli bir iş merkezi veya yeni bir otel yaptırmak için iş verip
vermeyeceği ile ilgili bir karar… Bu işe bağlanan para, bunun yerine banka faizine, hazine bonolarına
yatırılabilir veya finansal değerlerden oluşan bir piyasa portföyünde değerlendirilebilir. Bir binaya
yapılacak yatırım ile ilgili alınacak karar, bu nedenle söz konusu finansal piyasaların sunduğu en iyi getiri
ile rekabet edebilecek bir risk/getiri profiline sahip olmalıdır.
Firmalar için bu tanımlama, bu kadar kolay ortaya konabilecek bir yapıda olmasa da aynı derecede
geçerlidir. Bir inşaat projesi ihalesinde teklif sunan bir firma, başka türlü potansiyellere sahip kaynakları (iş
gücü ve sermaye), bu iş için kullanmak üzere taahhüt etmektedir. Gelir ve harcamalar arasındaki açığın
kapatılması için, eğer elde ediliyorsa, kâr gelecekte ortaya çıkana kadar paranın borç alınması gerekebilir
veya rezervler kullanılır. Firmanın kendine ait finansal kaynaklarının kullanımı ile ilgili olarak, işveren için
belirtilen durumlar, aynen (işveren gibi kaynaklarını finansal piyasalara yatırabileceği için) geçerlidir.
Firmanın iş gücü gibi maddi kaynakları borç aldığı veya taahhüt ettiği durumlarda, borç almanın
potansiyel getirisi ile maliyeti ve/veya bu projenin potansiyel getirisi ve diğer koşullarda alınabilecek
projelerin potansiyel getirileri arasında bir karşılaştırma yapılmalıdır. Bu durum bir kez daha, etkin risk
yönetimi risk/getiri profillerinin karşılaştırılmasını gerektirir.
Pek çok organizasyon kendisini riskten yalıtmaya çalışır. Kendilerini, beklenmeyen maliyetleri
başkalarının üzerine yükleyecek biçimde konumlandırırlar. Artan maliyetler fiyat artırımı ile tüketicilerin
üzerine aktarılır. Alt yükleniciler, en ucuz fiyatı elde etmek amacıyla birbirleri ile yarıştırılır...
Bu yaklaşım geçmişte oldukça iyi yürümüş olabilir, ancak uluslararası rekabet kuvvetlendikçe yükselen
maliyetlerin tüketiciler üzerine yüklenmesi de gittikçe zorlaşmaktadır. Finansal riskin, en az direnç
gösterme şansına sahip grup olan alt yükleniciler üzerine kaydırılması, yüksek düzeyde güven ve
taahhüdü teşvik etmemektedir. Riskin tanımlanması, analiz edilmesi ve paylaştırılmasının, daha açık ve
daha profesyonelce yapılması gerektiği bir döneme gelinmiş bulunmaktadır. Fakat ne yazık ki, inşaat
endüstrisinde yapılan çoğu risk tanımlama ve değerlendirme işleminin örneğin bir para piyasasında
gerçekleşen analizin sahip olduğu kaliteye kıyasla çok daha zayıf olduğu görülmektedir.
İnşaat endüstrisinde risk ile baş etmenin geleneksel olarak başlıca dört yolu bulunduğu ifade
edilmektedir;
*Fiyata yüksek bir risk primi ekleyerek her türlü olası sonucun hesaba katıldığı şemsiye yaklaşımı
*Başların kuma gömülüp herşeyin yolunda gideceğinin varsayıldığı devekuşu yaklaşımı
*Mevcut bütün süslü analizlere güvenmek yerine içten gelen sese ve sezgilere güvenmeyi öneren sezgisel yaklaşım ve
*Kontrol dışı riske odaklanan ve gerçekte durum öyle olmadığı halde herşeyin zorlanarak kontrol
edilebileceğini ifade eden kaba kuvvet yaklaşımı
Bugün bu yaklaşımları kullanarak ayakta kalabilecek firma sayısının çok da fazla olabileceği
düşünülememektedir. Müşteri talepleri her geçen gün artmakta ve herkes taşıdığı riskin daha da fazla
farkına varmaktadır.
Risk yönetimi,proje amaçlarının yerine getirildiğinden emin olmak için yapılabilecek her şeyin, kesin
olarak yapılmasının garanti altına alınmasını amaçlamaktadır. Bir risk ortaya çıkarıldıktan ve
tanımlandıktan sonra risk olmaktan çıkar ve artık bir yönetim problemi haline gelir.
Bir inşaat projesinde tipik olarak rastlanan riskler arasında şunlar yer alır;
Taahhüt edilen tasarım ve inşaat zamanında işin sonuçlandırılamaması,
Beklenen taslak planının, detaylı planın veya bina yasal onaylarının tasarım programında izin verilen
süre içinde alınamaması,
Projenin gecikmesine neden olan beklenmeyen, ters zemin koşulları,
Projenin gecikmesine neden olan aşırı derecede sert hava koşulları,
Yasal grevler,
İş gücü ve malzemede beklenmeyen fiyat artışları,
İşin tamamlanmasının ardından bir kiracı/işletmeci bulunamaması,
Operatörlerden birinde fiziksel bir yaralanmaya neden olan bir kaza,
Yapıda, kötü işçilikten doğan örtülü eksik ve hatalar,
Force Majeure (sel, deprem, vs.),
Müteahhit tarafından, tasarım ekibinin tasarım detaylarının geç tamamlamasından kaynaklanan kayıp
ve harcamaların karşılanması yönünde talep,
Projenin, müşterinin bütçesinin izin verdiği sınırlar dahilinde tamamlanamaması.
Risk kaynaklarının riskin etkilerinden ayrılması önemli bir konudur. En sonunda, bir projede karşılaşılan
tüm risk, aşağıdakilerden bir veya bir kaçı ile ilişkilidir;
Maliyet bütçesi / öngörüsü / tahmini / teklifi dahilinde kalamamak,
Onaylar, tasarım, inşaat ve yerleşim için şart koşulan süreler dahilinde kalamamak,
Kalite, işlev, amaca uygunluk, güvenlik ve çevrenin korunması için gerekli olan teknik standartların
karşılanamaması.
Pek çok durumda, ters giden olayların etkileri finansal kayıp şeklinde ortaya çıkmaktadır. Profesyonel
danışmanların, müteahhitlerin, taşeronların ve tedarikçilerin görevi; aksaklığın meydana gelmesine yol
açabilecek birbirinden ayrı risk kaynaklarını belirlemek ve bu riskleri taşıyabilecek en uygun
organizasyonu sağlayacak bir risk yönetim stratejisi geliştirmektir.
Risk ve belirsizlik yalnızca büyük projelerde ortaya çıkmaz. Büyüklük, düşünülmesi gereken önemli bir
konu olmasına rağmen, yerleşim, karmaşıklık, inşa edilebilirlik, ve binanın tipi gibi faktörlerin tümü riske
etki edebilir. Karmaşık yapılı, yüksek seviyede bakım gerektiren, pahalı bir hastane ameliyathanesinin,
aynı maliyet bedeline sahip bir ambardan; inşaat maliyeti ve tamamlanma süresinin aşılması gibi
açılardan, daha fazla risk taşıyacağını düşünmek yanlış olmaz.
Ayrıca, iki ayrı inşaat projesinin birbirinin tamamen aynısı olması çok az rastlanan bir durumdur. Doğaları
gereği yapım projeleri birbirlerinden farklıdırlar ki, bu da her projenin tamamen kendi başına
düşünülmesi gerektiği anlamına gelir. Ancak, etkin bir risk yönetimi sistemi her türlü farklı projeye
uygulanabilecek bir grup teknik içerir.