KAN
Vücuttaki hücrelerle dış ortam arasındaki madde alışverişini
sağlayan sıvıya kan adı verilir. Erişkin bir insanda 5-6 lt. kan vardır.
ÖZELLİKLERİ
Rengi: Arter kanı kırmızıdır. Bu rengi eritrositlerdeki hemoglobin ve
O2 karışımından alır. Venöz kan ise eritrosit içindeki hemoglobin O2’si
azaldığından koyu kırmızıdır.
Vizkozitesi: Sudan 3-4 defa daha yoğundur.
Reaksiyonu: hafif tuzlu tadı ve hafif alkalen bir reaksiyonu olup PH: 7,35–7,45’tir.
Bileşimi: plazma ve şekilli elemanlardan meydana gelir.
GÖREVLERİ
Oksijeni, karbondioksiti ve çeşitli maddeleri dış ortamla dokular arasında taşır.
Bileşimindeki tampon sistem sayesinde asit-baz dengesinin değişmesini önler.
Vücudun dengeli bir şekilde ısınmasını sağlar.
Kandaki akyuvarlar vücuda giren yabancı hücreleri fogosite eder.
Pıhtılaşma mekanizması sayesinde yaralanmalarda kan kaybı azdır.
Vücudun homeostatik dengesini sağlar.
KAN YAPIMI İÇİN GEREKLİ BESİN MADDELERİ
Fe – protein – cvit – bvit – folikosit
KAN ÜRETİM YERLERİ
İntrauterin Yetişkinler
Dalak Karaciğer
Karaciğer Kemik iliği
Göbek kesesi Dalak
KANIN YAPISI
Eritrositler: Eritrositler kanda mm ’de 4,5 – 5 milyon arasında bulunur.
Temel görevleri solunumla ilgilidir. Hemoglobin özel yapısı sayesinde
oksijeni ve karbondioksidi sırasıyla hücrelere, akciğerlere göndermek
için tutar. Akciğerlerde kirli kan karbondioksidi bırakır oksijen alır.
Sonra bu oksijeni organizmanın bütün hücrelerine dağıtır. Alyuvar uzun
kemiklerde, göğüs kemiğinde ve omurlardaki kırmızı ilikte üretilir. Bu
üretim için organizmaya B6 – B12 vitaminleri, demir ve folik asit
gereklidir.
Lökositler: Normal kanda mm ‘de 5000 – 10000 arasında bulunurlar. Granülasitler
ve agranül asitler olmak üzere 2’ye ayrılır.
· Granülasitler
Bazofiller: Heparin ve antikoagülan içeren elementlerdir.
Eozinofiller: Görevleri henüz tam olarak bilinmemektedir. Alerjik durumlarda sayısal olarak artarlar.
Nötrofiller: Organizmayı hastalıklara karşı korurlar. Yabancı maddeleri
fagosite etme özelliğine sahiptirler. Bir enfeksiyon sırasında sayıları
artar.
Agranülasitler
Monositler: Monositler kandaki en büyük öğelerdir. Retikulum endotel
dokusunda üretilirler. Görevleri ölü alyuvarlar ve organizmaya yabancı
tanecikler (antijenler) gibi bazı maddeleri sindirmektir.
Lenfositler: Akyuvarların %20 – 25’ini kapsarlar. Lenf dolaşımında
bulunurlar. Lenf dokusu bakımından zengin organlarda (dalak, lenf
düğümleri, bademcikler) üretilirler. Antikor sağlanmasında önemli rol
oynarlar.
Trombositler: Dolaşan kandaki en küçük biçimli öğeler olan kan
pulcukları mm‘te 200000 – 400000 arasında bulunurlar. Kemik iliğinde
üretilirler. Pıhtılaşma mekanizmasını etkilerler. Damar duvarı
zedelenince Trombositler zedelenen bölgeye yapışarak kanın dışarı
akmasını önleyen bir tıkaç oluşturur.
PLAZMA
Plazma %90’ı su, %7’si kan proteinleri, geri kalanı yağ, şeker,
ara ürünler, artık ürünler ve harmanları içeren sarımsı sıvıdır. Serum
plazmanın pıhtılaşmasından sonra kalan bölümdür.
GÖREVLERİ
Organizmanın hücreleri için besin maddelerinin taşınması.
Artık maddelerin organizmayı temizleyici organlara taşınması.
Organizmanın çeşitli görevlerini düzenleyen harmanların taşınması.
Koruyucu öğelerin taşınması.
Öğelerinden albumin ozmotik basıncı sağlar.
İnorganik maddeler asit-baz dengesini sağlar.
Karbonhidratlar ve lipidler enerjiyi sağlar.
Kalsiyum kemik yapımında kullanılır.
Demir O2 taşınmasında rol oynar.
FİBRİNOJEN
Pıhtı oluşumu ve kanamanın durmasında önemli rol oynar. Kan damarı
zedelenince bir dizi kimyasal tepkime devreye girer; sonuçta fibrinojen
yapışkan ve ipliksi fibrin bileşiğine dönüşür. Fibrin iplikçikleri
pıhtının temel yapısını oluşturur.
PIHTILAŞMA MEKANİZMASI
Extentrensik yol: Bu yol travmatize olmuş kan damarları ve dokuların
hücrelerinde doku tramboplastinin açığa çıkması ile aktive olur.
İntrensik yol: Bu yolla pıhtılaşma faktörlerini aktive eden faktör kan damarları ve plazmanın içinde bulunur.
Organizmanın, kesilen bir damardan kanın dışarı çıkmasını durdurma
olayına pıhtılaşma denir. Pıhtılaşma olayı olmasaydı en ufak bir kanama
bile kan kaybı sonucunda ölüme yol açabilirdi.
Pıhtılaşma mekanizması hakkında çeşitli kuramlar vardır. Çoğunluk
tarafından kabul edilen enzimatik kurama göre pıhtılaşma olayı
enzimlerin etkisiyle oluşur. Kan damarlardan dışarı çıkınca kanda
bulunan alyuvarlar, akyuvarlar ve trambokinoz yada sıtozım adı verilen
ferment açığa çıkar. Bu ferment kanın içinde bulunan kalsiyum
tuzlarının yardımıyla protrombini trombin adı verilen etkin bir
fermente dönüştürür. Trombin ise karaciğer tarafından üretilen ve kanda
çözülmüş olarak bulunan fibrinojen adlı bir proteinin üzerine etki
ederek bu proteini fibrin halinde çöktürür. Sık ilmikler halinde
bulunan fibrinin içinde kandaki tanecikler tutulmuş olur. Bunlar fibrin
ilmikleri ile birlikte pıhtıyı meydana getirirler. Kısacası enzimatik
kurama göre kanın pıhtılaşması kanda çözülmüş halde bulunan fibrinojen
adlı bir protein katı halde (fibrin) çökmesinden ileri gelir.
KANDA BULUNAN PIHTILAŞMA FAKTÖRLERİ
FAKTÖR: fibrinojen
FAKTÖR: protrombin
FAKTÖR: doku tramboplastini
FAKTÖR: kalsiyum
FAKTÖR: proak zelarin
FAKTÖR: henüz belli değil
FAKTÖR: prokonvertin
FAKTÖR: antihemofilik faktör
FAKTÖR: christmas faktörü
FAKTÖR: oto protrombin
FAKTÖR: plazma tromboplastin anteseda
FAKTÖR: hegeman faktörü
FAKTÖR: fibrin stabilizan faktör
ŞİŞEDEN GELEN HAYAT
KAN TRANSFÜZYONU
Kan kaybetmiş veya kanının değiştirilmesi gereken hastaya sağlam kişilerden alınan kanın verilmesi işlemidir.
TARİHÇESİ
Eski çağlardan beri bir düşünce olarak ileri sürülürken naklini
XVII yy. ortalarında ilk uygulayan İngiliz hekim William Harvey
olmuştur. XIX yüzyılın sonuna kadar süren hayvandan insana ve insandan
insandan insana kan nakillerinin hemen tümü başarısızlıkla
sonuçlanmıştır. 1900’de Londsteiner’in AB0 kan grubu sistemini
bulmasıyla insanlarda ayrı ayrı kan grupları olduğu ve alıcı ile
vericinin kan gruplarının aynı gruptan olması gerektiği anlaşılmıştır.
O yıllarda pıhtılaşma sorunu yüzünden vericinin kanı bir boruyla
doğrudan alıcıya veriliyordu. 1915’te kana sodyum sitrat karıştırılarak
birkaç gün bozulmadan saklanabileceği anlaşıldı. Daha sonra başka
çözeltiler geliştirilerek kanın saklanma süresi uzatıldı. 1940’ta
Rhesus kan grubu sistemini buldu.
KAN TRANSFÜZYONU ÇEŞİTLERİ
Direkt transfüzyon: Vericiden alınan kan aynı anda alıcıya verilir.
İndirekt transfüzyon: Vericiden alınan kan laboratuara gönderilerek test edilir. Sonra alıcıya verilir.
Exchange transfüzyon: Alıcının kanı vericinin kanıyla tamamen
değiştirilir. Alıcının kanı dolaşımdan alınırken vericininki verilir.
Otolog transfüzyon: Tedavi için bireyden alınan kanın tekrar bireye verilmesidir. Fizik tedavide kullanılır.
KAN NAKLİ NEDENLERİ
Kayıp 1000 cc civarındaysa nakil gerekir. Nedenleri;
Şoku önleme (hipovolemik şok)
Tedavi amaçlı kan volümünü düzenleme
Trombosit ve diğer pıhtılaştırıcı kan elemanlarını temin etme
Pıhtılaşma mekanizmasını düzenleme
Karaciğer hastalıkları, nefrit, kolit, ülseroz, mide kanseri ve benzeri durumlarda ortaya çıkan protein eksikliğini önlemede
Kanama, anemi, CO2 zehirlenmelerinde
Enfeksiyon hastalıklarında
Ameliyatlarda
KAN VERİRKEN DONÖRDE ARANAN ÖZELLİKLER
Hepatit A geçirenlerden 1 yıldan önce alınmaz.
Tüberküloz geçirenlerden 2 yıldan önce alınmaz.
Diabet hastalığı olanlardan alınmaz.
Deri hastalığı ve alerjisi olanlardan alınmaz.
Madde bağımlılığı olanlardan alınmaz.
Son 24 saatte alkol alanlardan alınmaz.
Kronik astım hastalığı olanlardan alınmaz.
Paraziter kan hastalığı olanlardan alınmaz.
Üzerinden 1 hafta iyileşme süresi geçmeyen solunum yolu enfeksiyonu olanlardan alınmaz.
Son 6 ay içinde plazma ve kontransfüzyon yapılanlardan alınmaz.
Diş çektirenlerden 3 gün alınmaz.
Aşı yaptıranlardan 2 hafta alınmaz.
Kuduz aşısı yaptıranlardan 1 yıl alınmaz.
Sfiliz geçirenlerden serolojik testleri (-) çıkana kadar alınmaz.
Yağlı yemeklerin yenmesinden en az 4 saat sonraya kadar alınmaz.
Kan verme aralıkları 2 aydan kısa olmamalı ve 12 aylık sürede 4 üniteyi geçmemelidir.
KİMLER KAN BAĞIŞINDA BULUNABİLİR ?
18-65 yaş arası
Kilosu 50’den fazla
Sistol kan basıncı 100-180 arası
Diastol kan basıncı 60-100 mm Hg arası
Nabzı 60-120/dk arası
Kan hemoglobin miktarı 13,5 gr
Vücut ısısı 37 C
KAN TRANSFÜZYON TEKNİĞİ
Dikkat edilmesi gerekenler;
Vene girildiğinden steril çalışılmalı. Set disposbl, opirojen, otoksik olmalı.
Hastaya daha önce transfüzyon yapılıp yapılmadığı bilinmeli.
Kan oda ısısında olmalı, kesinlikle ısıtılmamalı.
Set tespit edilirken dolaşıma engel olunmamalı.
İğnenin damardan çıkmamasına dikkat edilmeli.
İlk 15 dakika hasta gözlenmeli.
İşlem basamakları;
Kan torbasındaki bilgiler hastanın laboratuar raporuyla karşılaştırılır.
Son kullanma tarihine dikkat edilir.
Kan verme seti serum seti gibi hazırlanır.
Hastaya ne yapılacağı açıklanır.
Serum verme tekniğinde olduğu gibi damara girilerek set takılır ve set tespit edilir.
DDS ayarlanır. (normal olarak bir ünite kan 2,5-3 saatte gider)
KAN TRANSFÜZYONU KOMPLİKASYONLARI
Hemolitik reaksiyonlar:
Bu reaksiyonlar kan grubu ve RH
uyuşmazlığında olur. Belirtileri; teş, titreme, oligüri, bel bölgesinde
ağrı, baş ağrısı, kulak çınlaması, dispne, siyanoz, göğüs ve sırt
ağrıları. Bu komplikasyonlar öldürücüdür. Bu nedenle dikkat edilmesi
gerekir. Bu durumda hastaya peritonial diyaliz açılır. Böbrek
fonksiyonları normale dönünceye kadar diyaliz devam eder.
Alerjik reaksiyonlar:
Belirtileri; ürtiker, hipertermi, nefes darlığı.
Dolaşıma yükleme:
Belirtileri; akut kalp yetmezliği, pulmoner ödem belirtileri.
Ateş reaksiyonu:
Hipertermi
Hipo kolsemi:
Sodyum sitratın co tutulumunu sağlamasıyla ortaya çıkar.
Spesifik reaksiyonlar:
Vericinin kanında hepatit, sifiliz, sıtma, aids varsa ortaya çıkar.
KAN ÜRÜNLERİ
Tam kan:
Antikoagülan içeren torbaya alınan kanlara denir.
Plazma:
Kanın sıvı kısmıdır.
Taze donmuş plazma:
Donörden alındıktan sonraki ilk 6 saat içinde ayrılıp -30C dondurulup saklanan plazmadır.
Kuru plazma:
Kullanım süresi dolmuş kanların; yağsız ve hemolizsiz olanların plazmalarından hazırlanır.
PLAZMASI AZALTILMIŞ TAM KANDAN BAŞKA HAZIRLANIP KULLANILAN ÜRÜNLER
Protrombin komplex (hemofili, pıhtılaşma problemi olanlara verilir.)
Serum (antibiyotiklere cevap vermeyen durumlarda verilir.)
Plazma protein fonksiyonu (nefrit, kolit, ülseroz, mide kanserinde ortaya çıkan protein eksikliğinde verilir.)
Gamma globulin (ateşli hastalıklarda ve antibiyotiklere cevap verilmeyen durumlarda verilir.)
Albumin solusyonu (yanıklarda, hemodializde, karaciğer yetmezliğinde, hipoproteinemide verilir.)
Eritrosit süspansiyonu (yanıklarda, anemide, eritrosit eksikliğinde verilir.)
Lökosit süspansiyonu (yanıklarda, anemide, lökosit eksikliğinde verilir.)
PLAZMA VE PLAZMA ÜRÜNLERİ
Plazma çok taze kandan veya kullanım süresi dolmuş kandan elde edilir.
Gamaglobülin
· Bir haftadan uzun süren ateşli hastalıklar ve antibiyotiklere cevap vermeyen durumlarda serup hepatitle kullanılır.
Human albumin:
· Yanıklarda
· Ağır cerrahi müdahalede
· Kan değişmelerinde
· Hemodializlerde
· Yoğun bakım ünitesinde
· Akut nefroz, karaciğer yetmezliğinde
· Hipoproteinemide kullanılır.
KANIN SAKLANMASI
(+4) (+6) C de en fazla 21 gün saklanabilir.
1 saatten fazla dışarıda bırakılamaz.
Kan şişeleri çalkalanmaz.
Alınan kanlar 48 saat içindeetiketlenir.
V DRL – AIDS testleri (+) çıkanlar otoklavdayok edilir.
KANIN SAKLANMASINDA ANTİKOAGÜLANIN NİTELİĞİ
Bunun için aşağıdaki formül uygulanır;
Sitrik asit
Sodyum sitrat
Dextroz
Pirojensiz damıtıksu
KAN GRUPLARI
Bütün insanlarda alyuvarların yapısı birbirine benzer, ancak
hücrenin yüzeyinde yer alam ve karbonhidrat yapısında olduğu düşünülen
antijen moleküllerinin bazıları bireylere bazılarıda ırklara özgü
farklılıklar gösterir. Kan naklinde alıcı ile vericinin antijenlerine
saldırır ve alyuvarların aglütinasyonuna neden olur.
1900’lerde kandaki bu tepkimeleri inceleyen Karl Landsteiner
alyuvarlarındaki antijenin ürüne göre 4 ana kan grubu olduğunu buldu. A
antijeni taşıyanlar A grubu, B antijenini taşıyanlar B grubu , hm A hem
B grubu antijeni taşıyanlar AB, hiç antijen taşımayanlar 0 grubu olarak
adlandırıldı. Ayrıca her insanda plazmada kendi alyuvarlarında
bulunmayan antijene karşı antikor oluştuğu saptandı.
RHESUS SİSTEMİ (RH TAYİNİ)
Kan gruplarının kalıtımı menel kanunlarına göre olur. Mendel
kanunlarına göre eğer ana – babanın kan grupları bilinirse çocukların
kan grubu tayin edilebilir. Anne ile dölüt arasında uyuşmazlık
olaylarına yol açan RH etkenide önemlidir. Birçok kan naklinde alıcı
ile vericinin kan grupları birbirini tuttuğu ve wiener adlı Amerikalı
bilim adamları 1940 yılında RH etkenini bularak bunun nedenini
çözmüşlerdir. Adı geçen bilim adamları macocus Rhesus maymunların
kanını tavşanlara enjekte ederek tavşanların kanında sonradan Anti RH
olarak adlandırdıkları özel bir bağışıklık cisminin meydana geldiğini
görmüşlerdir.
Bu bağışıklık cismi Rhesus maymunlarının alyuvarlarında bulunan bir
antijenin etkisi ile meydana gelmişti. Landsteiner ve wiener
araştırmalarına devam ederek içinde Anti RH bağışıklık cismi meydana
gelmiş tavşan kanını beyaz ırktan insanların %85’inde alyuvarların
kümeleşmesine yol açtığını %15’inde açmadığını saptamışlardır. Bu
buluştan beyaz ırktan insanların %85’inde RH etkeni bulunduğu %15’inde
bulunmadığı sonucunu çıkarmışlardır. Böylelikle kanında RH etkeni
bulunan kimselerin kanı RH(+), bulunmayanların kanı RH (-) olarak
adlandırmışlardır.
RH UYUŞMAZLIĞI
RH (-) kanı taşıyan bir kadın RH (+) bir erkekten gebe kalırsa
kadının kanında RH etkenine karşı bağışıklık cisimleri meydana gelir.
Bu bağışıklık cisimleri plesentadan geçerken dölütün kanını tahrip
ederler. RH uyuşmazlığı hareket eksikliği ve zeka geriliğine yol açar.
Tedavisi kan değişimi ve Anti RH iğneyle mümkündür.
KAN TESTLERİ
Crossmatch testi:
· Hasta serumunda verilecek eritrositlere karşı reaksiyon
gösterebilecek irregüler antikorların aranması, verilecek kanda hasta
eritrositleri ile reaksiyona girebilecek irregüler antikorların
aranması şeklindedir.
1 damla vericinin eritrositi ile 2 damla alıcının serumu bir tüpe 1
damla alıcının eritrositi ile 2 damla vericinin serumu bir tüpe konur.
Tüpler santrifüjde çevrilerek aglütinasyon olup olmadığına bakılır.
Kanın alıcıya verilebilmesi için aglütinasyon olmamalıdır.
Coombs testi:
· Kan uyuşmazlığını belirlemek, eritroblastozis fetalis gelişip
gelişmediğini tespit etmek amacıyla yapılır. Bunun için çocuğun kordon
kanı kullanılır. Coombs testi hemolitik anemilerin çeşitlerini ayırt
etmede de kullanılabilir.
KAN HÜCRELERİNİN NORMAL DEĞERLERİ
Eritrosit : 4,5 – 5 milyon
Lökosit : 5000 – 10000
Trombosit : 200000 – 400000
Hemoglobin : 12 – 15 gr.
Hemotokrit : % 42 – 52
Sedimantasyon : 1 saatte 1 – 9 mm
Glikoz : % 80 – 120 mg.
Protein : % 6 – 8 gr.
Albümin : % 3,8 – 6,7
Globulin : % 1,2 – 3,2
N.P.N. : % 25 – 40 mg.
Kolesterol : %150 – 190 mg.
Trigliserid : %70 – 130 mg.
Üre : % 20 – 50 mg.