|Refleks|-Oyun,Tasarım,Film,Program,Tek link,İndir
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

|Refleks|-Oyun,Tasarım,Film,Program,Tek link,İndir


 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Türk Dil Kurumunun Tarihi Dönemleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
serezo
Yönetici
Yönetici
serezo


Ruh Hali : Türk Dil Kurumunun Tarihi Dönemleri Defaul10
Mesaj Sayısı : 952
Rep Puanı : 13489
Teşekkür Aldı : 0
Kayıt tarihi : 29/10/09
Nerden Nerden : Kocaeli/Gebze
İş/Hobiler İş/Hobiler : MEsaj atmak :D
Lakap Lakap : Sezo

Türk Dil Kurumunun Tarihi Dönemleri Empty
MesajKonu: Türk Dil Kurumunun Tarihi Dönemleri   Türk Dil Kurumunun Tarihi Dönemleri EmptySalı Ara. 01, 2009 11:10 pm

TÜRK DİLİNİN TARİHİ DÖNEMLERİ


Dil tarihi uzmanları, Türk dilinin tarihî gelişimini dönemlere
ayırırken metinlerle takip edilen dönemden öncesi için birbirinden az
çok farklı ayrımlar ve adlandırmalar yaparlar. Bu farklılıkları bir
kenara bırakarak Türk dilinin tarihî dönemlerini şöyle özetleyebiliriz:

1. Altay Dil Birliği Dönemi: Türkçenin Altay dillerinden (Moğolca,
Mançuca, Tunguzca, Korece, Japonca) henüz ayrılmadığı karanlık bir
dönem olarak değerlendirilir.

2. En Eski Türkçe Dönemi: Türkçenin bağımsız bir dil olarak ana Altaycadan ayrıldığı dönem olarak kabul edilmektedir.

3. İlk Türkçe Dönemi: Hun, Avar, Hazar, Bulgar dillerinin Türkçeden henüz ayrılmadığı dönem olarak gösterilir.

Türkçenin karanlık çağlarına ait dönemleri ana hatlarıyla bu
şekildedir. Bundan sonraki dönemlere ait metinler, yazılı kaynaklar
olduğu için dilimizin tarihî gelişimi sağlıklı bir şekilde
izlenebilmektedir. Türkçenin metinlerle takip edilebilen bu dönemleri
sırasıyla şöyledir:

1. ESKİ TÜRKÇE DÖNEMİ (6.–13. yüzyıllar arası)
Türkçenin belgelerle takip edilen ilk dönemi olup 13. yüzyıla kadar
olan zamanı içine alır. Türkçenin bütün dönemleri hesaba katıldığında
hem ses ve biçim bilgisi hem de söz varlığı bakımından en saf ve duru
dönemidir. Dilin gramer özelliklerini, tarihî gelişimini tespit için
düzenli ve bol metinlerin olduğu bu dönemde bütün Türkler, Türkçenin bu
ilk yazı dilini kullanmışlardır. Eski Türkçe dönemine ait metinler;
Köktürk, Uygur ve Karahanlı metinleri olarak üç grupta toplanır:

a) Köktürk metinleri
Köktürklerin kendi icadı olan Köktürk alfabesiyle taşlar (bengü
taşlar*) üzerine yazılan metinlerdir. Bir kısmı çeşitli albüm ve
dergilerde tanıtılan, bir kısmı ise henüz yayınlanmamış irili ufaklı bu
metinlerin sayısı 250’den fazladır. Bengü taşların en meşhurları Kül
Tigin, Bilge Kağan, Tonyukuk adına diktirilen ve Köktürk Yazıtları
(Orhun Abideleri) adıyla bilinenlerdir. Metin itibariyle daha uzun ve
kapsamlı olan bu yazıtlar dışında Köktürk çağına ait diğer bengü taşlar
şunlardır: Çoyrın, Hoytu Tamir, Nalayha, Talas, Hangiday, İhe-Nûr, Köl
İç Çor (İhe-Huşotu), İşbara Tamgan Tarkan (Ongin), Altun Tamgan Tarkan
(İhe-Aşete), Mahan Kağan (Bugut).

Bunlardan “Çoyrın bengü taşının 687-692 yılları arasında dikildiği
tahmin edilmektedir. Eğer bu tahmin doğruysa, altı satırlık bu taş,
Türkçe yazılmış olan ve Köktürk harflerinin kullanılmış bulunduğu ilk
metin olmaktadır.”[1] Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar
dikkatlerin yeni bir malzeme üzerinde toplanmasına sebep olmuştur:
Kazakistanda Esik kurganından çıkan bakır tas üzerindeki Köktürk
işaretli kısa yazının okunuşu doğrulanırsa Türk yazı dilinin belgeleri
Çoyrın bengü taşından 1200 yıl kadar daha önceye gidecek demektir.

İleri bir tarihte belki yeni malzemeler ortaya çıkabilir. Ancak bugün
itibariyle bu döneme ait en önemli belgeler hiç şüphesiz Köktürk
Yazıtlarıdır. Bu yazıtların bulunması ve yazısının 1893’te Danimarkalı
V. Thomsen tarafından çözülerek okunması, Türk dili araştırmaları için
dönüm noktasıdır.


b) Uygur metinleri
Köktürk devleti yıkıldıktan sonra tarih sahnesinde Uygurları görürüz.
Yeni bir din arayışıyla Budizm’i benimseyen Uygurlar, Uygur yazısı ve
Mani, Brahmi yazılarıyla taş ve kâğıt üzerine yazılmış çeşitli
metinlerle kütük basması eserler bırakmışlardır. Doğu Türkistan’daki
kazılarda ortaya çıkarılan yüzlerce sandık eserin çoğu, dinî nitelikli
olmakla beraber aralarında tıp, falcılık, astronomi ve şiirle ilgili
olanlar da vardır. En önemlileri şunlardır:

· Sekiz Yükmek (Sekiz Yığın): Çinceden çevrilen Sekiz Yükmek’te
Burkancılığa ait dinî-ahlâkî inanışlar ve bazı pratik bilgiler vardır.
Uygurlar arasında çok yayılan bu eser; kısa cümleleriyle, içten
anlatımı ve zengin söz varlığıyla dikkati çeker.

· Altun Yaruk (Altın Işık): Sıngku Seli Tutung tarafından Çinceden
Uygurcaya çevrilen en hacimli sudurdur.* Burkancılığın temellerini,
felsefesini ve Buda’nın menkıbelerini içerir. Bunlardan en meşhurları
Şehzade ile Aç Pars Hikâyesi (Açlıktan ölmek üzere olan parsı kurtarmak
için kendini feda eden şehzadenin hikâyesi), Dantipali Beğ hikâyesi
(Maiyetindeki geyikleri kurtarmak için kendini feda eden geyikler
beğini Dantipali Beğ öldürür ve korkunç alevler de Dantipali Beğ’i
yutar.) ve Çaştani Beğ hikâyesi (Ülkesindeki insanlara hastalık ve bela
getiren şeytanlarla Çaştani Beğ’in mücadelesi)dir.

· Irk Bitig (Fal Kitabı): Köktürk yazısıyla yazılmış bir fal kitabıdır.
Her biri ayrı fal olarak yazılan 65 paragraftan oluşur. Çeşitli
inanışlar ve masal unsurlarının bulunduğu kitapta günlük dile ait pek
çok kelime de vardır.

· Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesi (İyi Düşünceli Şehzade ile Kötü
Düşünceli Şehzade): Burkancılığa ait bir menkıbenin hikâyesidir: İyi
düşünceli şehzadenin bütün canlılara yardım etmek ve canlıların
birbirlerini öldürmelerini engellemek için bir mücevheri elde etmek
üzere yaptığı maceralı yolculuk anlatılır.

c) Karahanlı metinleri
Eski Türkçenin Karahanlı dönemine ait başlıca eserleri şunlardır:

· Kutadgu Bilig (Mutluluk Bilgisi): Yusuf Has Hâcib, 1069-1070 yılında
6645 beyit olarak yazdığı bu eserinde devlet, adalet, insan ve aklı
temsil eden dört sembolik kişiyi birbirleriyle konuşturarak insanlara
iki cihanda mesut olmanın yolunu göstermiştir. Siyasetname
niteliğindeki eserde, ideal bireylerden oluşan bir toplum ve devlet göz
önünde canlandırılmıştır. Millî kültürle İslâm kültürünün ustalıkla
birleştirildiği bu eser Tabgaç Buğra Karahan’ın iltifatına mazhar olmuş
ve yazarına da Has Hâciplik* unvanını kazandırmıştır. Kutadgu Bilig,
İslâmlığın etkisindeki Türk edebiyatının ilk ürünüdür. Dil ve edebiyat
tarihi yanında kültür tarihi bakımından da en önemli kaynaklardan
biridir.

· Dîvânü Lûgati’t-Türk: Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türk dilinin
üstünlüğünü göstermek amacıyla Kaşgarlı Mahmud tarafından 1072’de
yazılmaya başlanan ve 1077 yılında halife Ebü’l Kasım Abdullah’a
sunulan bu eser, ansiklopedik bir Türk dili sözlüğüdür. Kaşgarlı
Mahmud, Türkçeden Arapçaya sözlük tertibinde hazırladığı eserinde madde
başı kelimeleri açıklarken kendi derlediği deyimlerden, savlardan
(atasözleri), koşuklardan (koşmalar) örnekler de vermiştir. Aynı
zamanda, halk edebiyatının ilk ürünleri de ilk defa böyle bir eserde
derlenmiştir. Türk toplum hayatından örneklerin de bulunduğu Dîvânü
Lûgati’t-Türk, 11. yüzyıl Orta Asya Türk dünyasının en sağlam dil
mirası olmasının yanında Türk kültürü ve medeniyetinin eşsiz
kaynaklarından biridir.

· Atabetü’l-Hakayık (Gerçeklerin Eşiği): Dinî ve tasavvufî konuların
anlatıldığı bu eserin Edib Ahmet tarafından 12. yüzyılın başlarında
yazıldığı tahmin edilmektedir. Kitapta; bilginin yararı, cahilliğin
zararı, dili tutmanın önemi, cimriliğin kötülüğü, cömertliğin iyiliği,
alçak gönüllüğünün güzelliği, kibrin kötülüğü gibi konular işlenmiştir.
Eser bu bakımdan öğretici bir özelliğe sahiptir.

· Divân-ı Hikmet: Hoca Ahmet Yesevî’nin şiirlerine hikmet, bu şiirlerin
toplandığı defterlere Divân-ı Hikmet denmektedir. Bu eserdeki şiirlerin
hepsi, Hoca Ahmet Yesevî’ye ait değildir. Kitapta, öğretici yönü ağır
basan manzumeler vardır. Hoca Ahmet Yesevî, Türklerin İslâmı daha iyi
tanımalarına hizmet etmiş, yaşadığı dönemde birleştirci bir rol
üstlenmiş, Hacı Bektâşı Velilerin Yunus Emrelerin, Mahdum Kuluların
yetişmesine vesile olmuştur.






TÜRK DİLİNİN TARİHİ DÖNEMLERİ


2. ORTA TÜRKÇE DÖNEMİ (13.–15. yüzyıllar arası)
Eski Türkçeyle yeni Türkçeyi birbirine bağlayan geçiş dönemidir. Bu
dönemde bütün Orta Asya’da kullanılan Türkçeye, Ortak Türkçe, Müşterek
Orta Asya Türkçesi adları da verilmiştir. “Orta-Asya Türk dünyası, XII.
yüzyılda başlayan bazı kaynaşma, karışma ve ayrışmaların sonucu olarak,
yavaş yavaş Türk dilinin genel yapısında birtakım değişme ve
gelişmelere sahne olmuştur. Bu değişme ve gelişmeler yeni yazı
dillerinin oluşmasına ortam hazırlamıştır. Böyle bir oluşum ve
dallanmaya beşiklik eden asıl bölge Harezm böl*gesidir. Bu bölge, dil
tarihimizde, bir yandan Karahanlı Türkçesi ile Harezm Türkçesini
birbirine bağlayan bir köprü
vazifesi görürken, bir yandan da Eski Türkçenin yeni şartlar altında
devamını sağlayan ve Doğu Türkçesini başlatan Çağataycanın oluşmasına
ortam hazırlamıştır. Edebî gelenek bakımından, Harezm’in kuzeyindeki
Altınordu-Kıpçak Türkçesi de Harezm Türkçesine dayandığı için bölgenin
Kıpçak Türkçesinin ayrı bir kol hâline gelişinde de büyük katkısı
vardır. Horasan ve İran’dan batıya doğru yol alarak XIII. yüzyılda Oğuz
Türkçesi temelinde yeni bir kol oluşturan Türk yazı dilinin ilk
belirtileri ve filizlenmesi de yine bu bölgede başlamıştır denebilir.

Görülüyor ki, Harezm bölgesinde kurulup gelişmiş olan Harezm Türkçesi,
XIII. yüzyıla kadar biribirinin devamı niteliğinde tek kol hâlinde
ilerleyen Türk yazı dilinin Çağatay, Oğuz ve Kıpçak temelinde yeni
dallanmalarına kaynaklık etmiştir. Bu dallanmanın gerekli kıldığı
şartlara elverişli bir ortam hazırlamıştır... Esasen bu devir
Türkçesine Orta Türkçe denmesinin sebebi de Eski Türkçe ile Yeni Türk
dili kolları arasında bir geçiş devresi niteliği taşımasındandır. Bu
bakımdan Türk dili tarihindeki yeri önemlidir.”[2]

Türk dili ve Türk kültüründe önemli değişmelerin olduğu bu dönem,
Harezm Türkçesi ile temsil edilir. Harezm Türkçesi, 13. ve 14.
yüzyıllarda Batı Türkistandaki yazı diline verilen isimdir. Edebî
gelenekler bakımından Karahanlı Türkçesine dayanan bu yazı dili, Oğuz
ve Kıpçak lehçelerinden de etkilenmiştir.

Karahanlı Türkçesinden Çağatay Türkçesine geçiş olarak değerlendirilen
bu dönemde, dil tarihi bakımından önemli eserler yazılmıştır. Bu
dönemin dil yadigârlarını Harezm Türkçesi ve Kıpçak Türkçesi olmak
üzere iki grupta değerlendirmek de mümkündür. Bunlardan başlıcaları
aşağıda kısaca anılmıştır:

Harezm Türkçesinin yadigârları:

· Mukaddimetü’l - Edeb: Dîvânü Lûgati’t-Türk’ten sonra Orta Türkçe
döneminin en zengin söz varlığına sahip bu eser, Zemahşerî tarafından
1127-1144 yılları arasında pratik bir sözlük tertibinde yazılarak
Harizmşah Atsız’a sunulmuştur.

· Kısasü’l - Enbiyâ: Rabguzî tarafından bir yılda yazılarak 710
(1310)’da Emir Nasrüddin Tok Buğa’ya sunulan bu eserde; Kur’anıkerim’de
adı geçen peygamberlere ait kıssaların yanı sıra Hz. Muhammed, dört
halife, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e ait menkıbeler de vardır.

· Muînü’l – Mürid: Arapça bilmeyen Türkmenlere İslâm fıkhını ve
tasavvufu öğretmek amacıyla İslâm mahlaslı bir şair tarafından 1313
yılında yazılan 900 beyitlik manzum bir eserdir.

· Muhabbetnâme: 1353’te Harezmî tarafından yazılan manzum bir eser*dir.

· Nehcü’l – Ferâdis: Kerderli Mahmut tarafından 1358’de yazılmış, kırk
hadis tercümesi niteliğinde dinî, ahlâkî bir eserdir. Sade bir dille
kaleme alınan bu eser, Harezm Türkçesinin nesir alanındaki güzel
örneklerinden biridir.

Anonim Kur’an Tefsiri bu döneme ait diğer bir eserdir.

Kıpçak Türkçesinin yadigârları:

· Kodeks Kumanikus (Codex Cumanicus): İtalyan tüccarlar ve Alman
rahipler tarafından derlendiği tahmin edilen, Hristiyanlığa ait
ilâhileri, bilmeceleri Türkçe – Almanca – Lâtince – Farsça sözlük
parçalarını içine alan ve anonim bir eser olan Kodeks Kumanikus,
Kıpçakça için olduğu kadar Türk dili tarihi için de önemli bir
kaynaktır. Eserdeki 1303 tarihi eserin yazılış tarihi mi yoksa istinsah
tarihi mi olduğu bilinmemektedir.

· Tercümanü Türkî ve Arabî: Konyalı Halil b. Muhammed b. Yusuf
tarafından 1245’te Mısır’da yazılmış veya istinsah edilmiş bir lügat –
gramerdir. Mısır’da yazılan Kıpçakça eserler içinde –şimdilik- tarihi
bilinenlerin en eskisidir.

· Kitâbü’l-İdrâk li Lisânü’l-Etrâk: Türkçenin bilinen ilk grameridir. Esirü’d-din Ebû-Hayyan tarafından 1312’de yazılmıştır.

· Husrev ü Şirin: Nizamî’nin aynı adlı eserinin Türk edebiyatındaki ilk
tercümesidir. 1341’de Kutb tarafından yazılmıştır. Kıpçak Türkçesinin
temel kaynaklarından biridir.

· Gülistan Tercümesi: Sadî’nin Gülistan adlı Farsça eserinden Saraylı Seyf’in yaptığı tercümedir.

· Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fi’l-Lûgati’t-Türkiyye: Yazılış tarihi kesin belli olmayan Kıpçak gramerlerinden biridir.

· El-Kavaninü’l-Külliye li Zabti’l-Lûgati’t-Türkiyye: Kıpçakçanın
önemli gramerlerinden olan bu eserin de yazarı bilinmemektedir.


TÜRK DİLİNİN TARİHİ DÖNEMLERİ

3. YENİ TÜRKÇE DÖNEMİ (15.–20. yüzyıllar arası)
Orta Türkçe dönemindeki Türk lehçelerinin, edebiyatlarının gelişerek
devam ettiği dönemdir. Bu dönemi, dil bilgisi yapısı bakımından belli
farklılıklar olmakla birlikte Orta Türkçe Dönemi’nden kesin çizgilerle
ayırmak pek mümkün değildir. Ancak Türkçenin dış etkiler sebebiyle bazı
değişikliklere uğradığı zamanlar bu dönem içinde değerlendirilebilir.

Bu dönemde bir tarafta Orhun, Uygur, Karahanlı Türkçeleri, Harezm
Türkçesi ve onun devamı niteliğinde olan ve geçmişteki ses ve yapı
bilgisi özelliklerini koruyan Çağatay Türkçesi gelişmesinini
sürdürürken diğer tarafta Anadolu Selçuklularıyla birlikte Oğuz ağzı
yazı dili olmaya başlamış ve kısa sürede büyük gelişmeler göstererek
Türkçeninin ikinci büyük, edebî yazı dili olmuştur.

Milâttan önceki yüzyıllarda Hazar ve Karadeniz’in kuzeyinden Avrupa
içlerine kadar uzanan Türk göçleri, milâttan sonraki yüzyıllarda da
devam ederek 15. yüzyıla kadar sürmüştür. Bu göçlerle birlikte birtakım
siyasî gelişmeler de yaşanmış, yeni kültür merkezleri kurulmaya
başlamış, Türk yazı dilinde dallanmalar ortaya çıkmış, Kuzey-Doğu
Türkçesi ve Batı Türkçesi denen lehçeler grubu teşekkül etmiştir.



4. MODERN TÜRKÇE DÖNEMİ
20. yüzyıldan itibaren bugünü de içine alan bütün Türk bölgelerinde
devam eden Türkçedir. Geçmişte olduğu gibi bugün de çok geniş bir
alanda oldukça hareketli bir görünüm arz eden Türkçe, günümüzde yirmiye
yakın yazı diliyle varlığını devam ettirmektedir. (Geniş bilgi için
Türkçenin Bugünkü Durumu ve Yayılma Alanları konusuna bakınız.)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Türk Dil Kurumunun Tarihi Dönemleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» TÜrk Dİlİ Temel Kavramlar
» Türk Atasözleri
» Türk Medeni Kanunu
» İkinci Meşrutiyet Sonrası Türk Edebiyatı
» Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
|Refleks|-Oyun,Tasarım,Film,Program,Tek link,İndir :: Eğitim E-Book :: Türkçe - Edebiyat-
Buraya geçin: