|Refleks|-Oyun,Tasarım,Film,Program,Tek link,İndir
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

|Refleks|-Oyun,Tasarım,Film,Program,Tek link,İndir


 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
serezo
Yönetici
Yönetici
serezo


Ruh Hali : Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı Defaul10
Mesaj Sayısı : 952
Rep Puanı : 13393
Teşekkür Aldı : 0
Kayıt tarihi : 29/10/09
Nerden Nerden : Kocaeli/Gebze
İş/Hobiler İş/Hobiler : MEsaj atmak :D
Lakap Lakap : Sezo

Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı Empty
MesajKonu: Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı   Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı EmptySalı Ara. 01, 2009 11:08 pm

Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı


Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatı İslâmiyet�in ve Tasavvufun etkisiyle ortaya çıkmıştır.

İslâmiyet�in kökleşip yayılmasında büyük etkisi olan tasavvuf, zamanla
edebî eserlerde de işlenmiş, din ve tasavvuf, edebiyat aracılığıyla
yayılmaya çalışılmıştır.

Tasavvuf, fizik ötesi gerçekleri, insanı, insanlığı ve evreni kapsayan
bir düşünce düzeni, bir din felsefesidir. Kalbi dünya alâkalarından
ayırarak, Allah sevgisiyle doldurmayı amaçlayan tasavvuf, bir düşünüş
ve inanç sistemidir. İçinde yaşadığımız âlemin esrarı nedir? Niçin
yaşıyoruz? Niçin geldik bu dünyaya? Biz neyiz? Yaşamanın anlamı, var
olmanın aslı, gerçek başlangıç ve son nelerdir? İşte tasavvuf bu
sorulara cevap vermeye çalışır.

Tasavvufa göre her şeyin kaynağı Tanrı�dır. Evrenin varlığı Tanrı�nın
güzelliğinin yansımasıdır. Tanrı tek güzelliktir ve tek varlıktır.
İnsanlar da Tanrı�nın birer parçasıdır. İnsan yaratılmakla, dünyaya
gönderilmekle aslında gurbete gönderilmiştir. Herkes ona kavuşmak için
çalışmalıdır. O�na kavuşmak için çabalayanlara ve O�nun mutlak ve eşsiz
güzelliğine hayran olanlara âşık denir. Mutasavvıf ise âşık olmanın
yanı sıra, tasavvuf felsefesini yazı ve şiirlerinde işleyen, insanlara
tasavvufu, dolayısıyla insan ve Allah sevgisini aşılayan kişilerdir.

Bunlardan Hoca Ahmet Yesevî (Öl.1167), Anadolu Türklerinin geliştirdiği
tasavvuf edebiyatının ilham kaynağıdır. Onun Divan-ı Hikmet adlı
tasavvufî eseriyle ve Orta Asya�dan Anadolu�ya gönderdiği
öğrencileriyle Türk Tasavvuf edebiyatının XIII. yy.da temelleri
atılmıştır. Bu edebiyat, Bektaşîlik tarikatiyle gelişmiş, Yunus Emre
ile en mükemmel anlatım yeteneğine ulaşmıştır.

Yunus Emre�yi bu kadar üne kavuşturan bir başka özellik de
dinî-tasavvufî konuları ayrımsız bir insan sevgisiyle anlatmış
olmasıdır. XIII asrın ikinci yarısıyla XIV. Asrın başlarında yaşamış
olan Yunus Emre, şiirde çığır açmış büyük sufî ve şairdir. Yunus Emre;
Divan, Aşık, Tekke ve Tasavvuf Edebiyat tarzlarının her üçünde de
etkili olmuştur. Eserlerini sade bir dille söylemiş, hem heceyi hem
aruzu kullanmış, lirik şiirin en güzel örneklerini vermiştir.

Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatına Tekke edebiyatı da denir.

Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatında asıl olan sanat yapmak değil,
dinî-yazavvufî düşünceyi yaymaktır. Şair, mensup olduğu tarikatin
düşünce sistemini, felsefesini yaymak için şiiri bir araç olarak
kullanmıştır. Bunda anonim halk edebiyatının büyük etkisi olmuştur.

Tekke şairlerinin çoğu tarikatlerde yetişmiş şeyh ve dervişlerdir.
Onlar dinî inançları yasaklama ve korkutma yöntemiyle değil, insanı,
Allah�ı, tabiatı, cenneti vb. sevdirmekle yaymışlardır.

Tekke şiir, halk şiirinden de divan şiirinden de nazım şekilleri almıştır.

Hem aruz hem hece vezni kullanılmıştır.

Dil sadedir, çünkü halka yöneliktir.



Önemli temsilcileri:

13. yy: Mevlânâ, Sultan Veled, Yunus Emre (Divan, Risaletün-nushiye)

14. yy: Âşık Paşa

15. yy: Süleyman Çelebi, Hacı Bayram Veli, Eşrefoğlu Rumî

16. yy: Pir Sultan Abdal



C. Klâsik Türk Edebiyatı


Divan Edebiyatı başlangıçta iki yabancı gelenek olan Arap-Fars
(özellikle Fars) edebiyatları geleneğine dayanarak kurulmuş, zaman
içinde taklidi aşan Osmanlı terkibi ve üslûbuna ulaşarak millî edebiyat
hüviyetini kazanmıştır.

Klâsik Türk edebiyatı gibi Batı tesirinde gelişen Türk edebiyatı da
zamanla kendi benliğini kazanmıştır. Doğuş ve gelişme serüvenleri
birbirine benzer.

İslâmîyet�in yerleşmesi sürecinde oluşmaya başlayan bir edebiyattır.
Bundan dolayı konuları arasında din, Allah, peygamber, tasavvuf vb.
önemli bir yer tutar.

13-19. yüzyıllar arasında ürün veren bu edebiyata şairlerinin
şiirlerini �divan� adı verilen yazmalarda toplamaları dolayısıyla Divan
edebiyatı denir.

Bu edebiyat, medrese kültürüyle yetişen aydın şairlerin Arap ve İran
edebiyatını örnek alarak oluşturdukları klâsik bir edebiyattır. Zamanla
bu taklit sona ererek özgünlük yakalanmıştır.

Klâsik Türk edebiyatı, eski Türk edebiyatı, yüksek zümre edebiyatı diye de adlandırılır.

Aydın tabaka, yüksek zümre edebiyatı denmesinin sebebi bu edebiyatı
yapanların ve ona ilgi gösterenlerin seçkin çevrelerden oluşu olarak
gösterilir. Bu bir iddiadan öteye gitmiş değildir.

Klâsik edebiyatta nesirden çok nazım önemlidir. Nesirde de nazım
unsurları (seci, ahenk vb) kullanılmıştır. Nesirdeki dil nazma göre
daha anlaşılmazdır.

Bu edebiyatta şekil ve muhteva bakımından belirli kalıplar vardır: güzellik anlayışı, mecazlar...

Tezkireler, şairlerin hayatlarını anlatan ve şiirlerinden örnekler
veren eserler olarak bu edebiyatın tarihinin ve başarısının
vesikalarıdır.



Divan Şiirinin Başlıca Özellikleri


Divan şiirinin kökleri İslâm öncesi Arap şiirine dayanır.

Bu şiir tarzı İslâmiyet�ten sonra, bu dine giren çeşitli milletlerin
katkısı ile önce Arapçada, daha sonra Farsça ile Doğu ve Batı
Türkçelerinde, en sonra da Hint Müslümanlarının yazı dili olan Urducada
gelişmiştir.

Nazım birimi genel olarak �beyit�tir. Dört ve daha fazla dizeden oluşan bentler de kullanılmıştır.

Ölçü aruz ölçüsüdür. Son zamanlarında az da olsa hece kullanılmıştır.

Tuyuğ ve şarkı hariç bütün nazım şekil ve türleri Fars edebiyatı aracılığıyla Arap edebiyatından alınmıştır.

Kelime ve kelime grupları yönünden Arapça ve Farsçadan oldukça çok
etkilenmiştir. Süslü, sanatlı ve ağır bir dil kullanmışlardır.

Redif ve kafiyeye önem verilmiştir. Göz için kafiye esastır, tam ve zengin kafiye kullanılmıştır.

Şiirlerin (kasideler ve mesneviler hariç) belli bir adı yoktur. Şiirin sonunda şairin mahlası (takma adı) geçer.

Nazım şekil ve türleri kesin sınırlarla birbirinden ayrılmıştır.

Şiirlerde genellikle konu bütünlüğü olmadığı gibi bütün güzelliğine
değil parça güzelliğine önem verilir. Kısmen kasidede ama özellikle
mesnevilerde konu bütünlüğü vardır.

Sanat için sanat ön plândadır.

Anlam da söyleyiş de son derece önemlidir. Bu yüzden söz sanatları bolca kullanılmıştır.

Konular genellikle gerçek hayattan uzaktır. Aşk, sevgili, ölüm,
ıstırap, şarap, övgü ve din gibi konular en çok işlenen konulardır.
Soyut konular işlenir.

Duygu ve düşünceler, kalıplaşmış �mazmun�larla anlatılır. Fikirler ve
duygular neredeyse ortaktır. Boyun servi; kaşı keman; çenenin elma;
ağzın nokta oluşu her şairde aynıdır.

Divan şairlerinin müstakil dünya görüşleri ve felsefeleri yoktur. Hepsi aynı fikirleri değişik bir biçimde söylemişlerdir.

Divan şairleri Fars edebiyatının üstatlarına yetişmeyi hedefleyip
zamanla onları geçtikleri gibi birbirlerine de benzemeye
çalışmışlardır. Bundan dolayı nazirecilik geleneği oluşmuştur.

Şairin kişiliğini ve büyüklüğünü, söyleyiş orijinalliği ve güzelliği sağlar.

Divan şairi daima aşıktır. Bu aşk onulmaz dert olmakla beraber şair bu
dertten memnundur, onlara göre bu derdin dermanı gene bu derdin
kendisidir. Hatta zamanla beşerî aşk yerini Allah aşkına bırakır. Bu
sebeple âşık mecazî sevgilisine kavuşmak istemez.

En başarılı ve tanınmış divan şairleri Baki, Fuzuli, Nedim ve Nefi'dir.



Divan Nesri


Divan edebiyatında nesre inşa, nesir yazana münşi, nesirlerin
toplandığı eserlere münşeat denir. Nesir türündeki eserler; tarihler,
münşeat, tezkireler; ilmî, dinî ve ahlâkî eserlerdir.



Divan nesri üç bölümde incelenir:



Sade Nesir


Halk için yazılan sade anlatımlı nesirlerdir.

Bu nesirle halka yönelik masal, efsane, öykü, destan, dinî ve tasavvufî konular anlatılır.

Aşıkpaşazade Tarihi, Mercimek Ahmet�in Kabusname�si, Kul Mesut�un
Kelile ve Dimne çevirisi, Evliya Çelebi�nin Seyahatname�si bu nesrin
önemli örnekleridir.



Orta Nesir


Tarih ve bilim kitaplarında gördüğümüz nesirdir. Ustalık göstermek
amacı güdülmediği hâlde dili sade nesirden ağırdır. Katip Çelebi�nin
bazı eserleri ve Naima�nın kendi adıyla anılan tarihi bu nesre
örnektir.



Süslü ve Sanatlı Nesir


Seciler (düz yazıda kafiye), söz ve anlam sanatları, bağlaçlarla uzayıp giden cümleler bu nesrin ayırıcı özelliğidir.

Dili, yabancı söz ve tamlamalarla yüklüdür.

Sanatçı bu nesirle ustalığı göstermeye çalışır.

Süslü nesir, ahlâk ve felsefe konularını işler ve bazı mektuplarda görülür.

Sinan Paşa�nın Tazarruname�siyle Veysî ve Nergisî�nin nesirleri bu türün örnekleridir.



Nesir Türleri:


Münşeat: Mektuplar ve düzyazı örnekleri.

Tarih: Tarihî olayları anlatan eserler. Örn: Naima, Neşrî...

Siyer: Peygamberimizin hayatı ve savaşları.

Tezkire: Çeşitli sınıftan meşhur insanların,
özelikle şairlerin biyografileri. Örn: Ali Şir Nevai, Mecalisün-nefais;
Lâtifî, Tezkire; Sehî, Tezkire; Kınalızade Hasan Çelebi,
Tezkiretüş-şuara...

Surname: Büyük düğün törenleri.

Gazavatname: Çeşitli kahramanların savaşları.

Seyahatname: Gezi yazıları Örn: Evliya Çelebi, Seyahatname (17. yy.).

Hilye: Peygamberimizin iç ve dış özellikleri.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Islamiyetten önceki Türk Edebiyati
» İkinci Meşrutiyet Sonrası Türk Edebiyatı
» Tasavvuf ve Tasavvufi düşünce
» Tum Divan Edebiyati Ozellikleri
» Yüzyıllara göre Divan edebiyatı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
|Refleks|-Oyun,Tasarım,Film,Program,Tek link,İndir :: Eğitim E-Book :: Türkçe - Edebiyat-
Buraya geçin: