AHŞAP YAPI ELEMANLARININ KULLANIMI
Zaman içinde mimarinin değişimine yeni konstrüksiyonu ve biçimlere
yönelmesine çok çeşitli faktörler etkili olmuştur. Bunlardan biride
yapı malzemeleri seçimi endüstriyel gelişmedir.
Ahşap canlı bir organizma olan ağacın meydana getirdiği lifli
heterojen ve an izotrop bir dokuya sahip organik esaslı bir yapıya
sahiptir. Ahşap adı Arapça “odundan mamul eşya anlamına gelen” Hasep
kelimesinden gelmektedir. Ahşap diğer yapı malzemelerinden farklı
olarak belki de canlı bir dokunun ürünü olması nedeni ile yapılarımızda
daha çok görmek istediğimiz sıcak bir malzemedir. Ancak özellikle
ekonomik nedenlerle çağımızda kullanılması gittikçe zorlanan doğal
ahşap günümüz teknik imkanları ile homojen ve izotrop bir malzeme
olarak geliştirilmiş, böylece ölçü bakımından yapıda kullanılmaya
elverişli olmayan ahşaptan ve de değerli ağaçlardan en fazla yararlanma
imkanları getiren fabrikasyon ürünü ekonomik amaçlı yapıda doğal
ahşaptan daha geniş olanlara sahip suni ahşap malzemeler kullanılmaya
başlanmıştır genel olarak ahşabın yapı kuruluşunda yer alışının tercih
nedenlerini, elde ediliş kolaylığı açıklık geçmede konstrüksiyon
kuruculuğunda sahip olduğu imkanlar malzemenin işlenebilme ve istenilen
biçime getirebilme rahatlığı ısı – ses tutuculuğu ve sıcaklık hissi ve
hijyenik yönü ile mekanik mukavemetin oldukça yüksek değere sahip oluşu
şeklinde özetleyebiliriz.
Ayrıca mimarimizde çok geniş kullanım alanına sahip olan ahşap
malzemenin seçiliş nedeni içinde felsefi düşüncesinin bir yeri vardır.
Örneğin Türklerin doğa sevgisini ağaca karşı olan geleneksel
saygılarını ortaçağ Avrupa’sının kalıcı taş yapılarının yerine geçici
yapılar yapmadır ki dünya görüşlerini ve sökülebilir bir malzeme seçimi
ile göçebelik hislerini ahşap kullanımları ile bağdaştırabiliriz.
Oğuz Türklerini Oğuz Destanındaki Fıstık Çamı, Kaynı ağacından
doğan beş erkek çocuğun öyküsü veya Türkün her olayı bir ağaç dikme
vesilesi yapmasını ağaç sevgisinin en güzel örneği sayabiliriz
Eski insanlar evini yaparken hiçbir zaman onu en küçük detayına
kadar tamamlamıştır. Gelecek kuşakların da bir takım ilaveler yapmasını
istemiştir.ayrıca bazı evlerin kapılarının üstünde “mal ve mülk için
yalan dendiği ve gerçek sahibinin kim olduğunu soran” çeşitli
beyitlerin bulunuşu da Türk felsefesine gören evin geçici olarak kabul
edildiğini açıkça göstermektedir. Çağdışı devirlerdeki Avrupa da
görülen anıtsal ve kalıcı taş yapıların ise aynı anlamı taşımadığı
gözle görülür bir gerçektir.
Mimarinin biçimlenişinde malzeme önemli bir faktör olmuştur.
Dolayısıyla yapı malzemeleri teknolojisindeki değişimler ve gelişimler
mimarinin konstrüksiyon ve formuna da paralel olarak aksetmiş ve bu
değişimlerin bütünleştirdiği yeni bir mimari çıkmış, zaman süreci
içinde ahşabın mimarideki kullanımını öncelerken konuyu teknoloji büyük
değişiklikler gösteren endüstri devrimi öncesi ve sonrası olmak üzere
ikiye ayırarak incelemek daha uygun olacaktır.
Endüstri devrimi öncesi ahşap, ilk insanın barınak
gereksinimlerini karşılamak amacı ile kullanıldığı doğal yapı
malzemelerinden biri olmuştur. Önceleri ağaç kavuğundan başlayarak
yapıda saz, kamış ve ahşap yığma tekniklerini uygulamış ve ahşap karkas
sistemine geçilmiştir. Doğal ahşapta eskinin zamana bağlı geleneksel
bir gelişme gösteren malzeme seçimi ve kullanımı bilgisi ile günümüz
malzeme kullanım tekniği arasında çok az değişim görülmektedir.
Örneğin ahşap çatı kuruluşun da ilk defa Prigya ‘ da uygulana
teknik ile bu gün kullanılan geleneksel teknikler birbirine çok
benzemektedir. Türkler doğa sevgilerini ve felsefi düşüncelerini
ahşabın kendine özgü fiziksel özellikleri ile birleştirerek genellikle
ahşaba yer vermişlerdir. Ahşap karkas sistemi çağdaş düzeye varacak
şekildedir.
17 nci ve 18 nci yüzyıla kadar görülen örnekler aynı devir
Avrupa’sındaki örnekler karkasın her kısmında çok büyük kesitli
ahşapların yer aldığı daha enine bağlayıcılardan kurulduğu pencere
açıklıklarının ahşabın genel kullanım ilkesine uymadığı, kullanılan
payandaların ise esas taşıyıcılık görevi yerine süs için yapıldığı
görülür.
9 ncu yüzyılda Selçuklulardan itibaren gelişen ahşap oyma sanatı
da, Osmanlılarda 16 ncı ve 17 nci yüzyıllarda Hayrettin, Sinan, Davut
ve Mehmet ağalar gibi devrin en ünlü mimarları tarafından Topkapı
Sarayında açtıkları atölyede öğretilmekte idi.
Endüstri devrimi sonrası ekonomik koşullar ve kullanım amacına
yönelik malzeme, üretim endüstrisinin gelişmesi ile doğal ahşap şeklini
değiştirerek yerini yavaş yavaş yapay ahşap malzemelere bırakmıştır.
Kaplama malzemeler 1840 tarihinden sonra mobilyacılıkta endüstrileşme
başlangıcı ile geliştirilmişse de M.Ö. 1500 yıllarında Mısır Firavunu
Tutankemenin mezarında bulunan fil dişi kakmalı abanoz ve sedir
ağacından kaplama yapılmış bir sandık bu tekniğin çok eskiden de
bilindiğini ortaya koyan bir anıttır. Ayrıca M.S. 6 ncı yüzyılda
Japonya’daki ev duvarlarında kullanılan ağır kağıtlar bu gün üretilen
benzeri lif levhalara örnek olarak gösterilebilir. 1930-1939 yıllarında
özellikle F.L. Wright, R. Nevtra gibi ünlü mimarlar ahşap türü
geleneksel bir malzemeyi ileri yapı teknikleri ile bütünleştirerek çok
güzel örnekler ortaya koymuşlardır. Bu arada doğal ahşap malzemenin
rutubet, deformasyonunu gidermek, yanmazlığını sağlamak ve
mikroorganizmalara karşı dayanımını arttırmak amacı ile çeşitli korunum
yöntemleri üzerinde araştırmalar geliştirilmiş ve heterojen yapının
istenilen kaliteye ulaşması sağlanmıştır. 1908’ de Avusturya’ da, 1915’
de Amerika’ da ahşap değişik şekillerde kullanılmıştır.
Ülkemizde geleneksel yapılarımız incelendiğinde ahşap karkas
sistemin yer aldığı sistem kuruluşunda sadelik ve fonksiyona aşırı özen
gösterdiği ortaya çıkar. Karkas sistem arasındaki düşey yönde belli
aralıklarla ara dikmeler kullanılmış, çerçeve sistemi payandalar
yardımı ile rijitleştirilmiştir. Karkas arası boşluklar kerpiç, tuğla,
taş gibi malzemelerle doldurulur, yöresel özelliklere göre dıştan yatay
ahşap kaplamalar veya bağdadi sıva ile örtülmüştür. Duvar boşluklar
ahşap kapaklar ve de alçının yer aldığı kafa pencereleri kullanılarak
çözümlenmiştir. Geleneksel mimarimizin temel simgesi çatıda kendini
göstermiş yapı hareketleri ilke olarak çatıya aktarılmadan oturtma çatı
sistemi içinde çözümlenerek geniş saçaklarla yapılar kendine özgü bir
biçim almıştır. Birbirine değen saçakları ve çıkmaları ile geleneksel
bir Türk sokağı dış doğal etkilerden tamamen korunmuştur. Dolayısıyla
genel mimari biçimin meydana gelişinde ahşap malzemenin gücüne bağlı
kalınmıştır. Bu yüzden ahşap karkas zemin katta masif taş duvar üzerine
yükselerek veya dikmeler üzerine alınmak suretiyle aşağıdan yukarıya
doğru genişleyen sistem kendini göstermiş her iki şekilde ahşap yapıya
bir oran ve modül anlayışı gelmiştir. Yapının doğa ile bütünleşmesi
sağlanmış, tavan ve saçaklarda renk ve şekil cümbüşü ile yapıya ayrı
bir güzellik kazandırılmıştır. Bu dönem malzemeden mimariye akış
dönemidir. Günümüzde ise teknolojinin getirdiği imkanlarla yeni yeni
çeşitler oluşturulmuş suni ahşap plak lambri, kirişlerle istenilen
mimari formlar elde edilmiştir.
Malzeme yapı fiziği sorunlarında halledilerek mimarimizin ihtiyacı olan malzemeler arasında önemli bir yer almaktadır.