serezo Yönetici
Ruh Hali : Mesaj Sayısı : 952 Rep Puanı : 13487 Teşekkür Aldı : 0 Kayıt tarihi : 29/10/09 Nerden : Kocaeli/Gebze İş/Hobiler : MEsaj atmak :D Lakap : Sezo
| Konu: Selçuklu Kent Modelleri Nedir, Nasıldır, Özellikleri Hakkında Cuma Kas. 13, 2009 1:25 am | |
| Selçuklu Kent Modelleri Nedir, Nasıldır, Özellikleri Hakkında
Selçuklu kent modelleri, Orta Asya Türk ve İran Türk İslâm yerleşik/yarıyerleşik yaşam kültürü kökeninden gelen Selçukluların, XII-XIII. yüzyıllarda Anadolu coğrafyasında devraldıkları Hıristiyan-Bizans kent kültürü mirası üzerinde, Anadolu’nun kendine özgü coğrafi koşullarında kurguladıkları Türk-İslâm yönü hakim özgün kentsel mekân organizasyonlar olarak değerlendirilirse; Hıristiyan-Bizans kent kültürü mirası üzerinde Türk-İslâm toplumunun gereksinimlerine göre uyarlanmış ya da Türk-İslâm toplumunun geleneksel yaşam biçimine göre yeniden yapılandırılmış veya kurulmuş Selçuklu kentlerinin mekânsal organizasyon ve örgütlenmelerini, dönemin sosyalkültürel ve siyasal-yönetsel atmosferi ile Anadolu’nun özgün coğrafi koşullarının biçimlendirdiği düşünülebilir. Buna karşılık, Selçuklu kentleri mekânsal örgütlenme ya da dinamikleri açısından eş zamanlı ya da çağda olma boyutunda, “sanayi öncesi” ya da “ortaçağ Batı” veya “İslâm” kent modelleri ile karşılaştırılırsa; kentsel sosyal-kültürel-ekonomik işlevlerin mekânsal organizasyonlar üzerindeki belirleyici etkileri açısından benzerlikler gösterdiği de söylenebilir. Söz konusu kent modellerinde; insan-hayvan gücüne dayalı üretim-dağıtım sistemi ve kentsel mekân ya da cami veya kilise gibi dinsel yapıların, kentlerin sosyal-kültürel-ekonomik merkezini biçimlendirmesi, loncalar halinde örgütlenen kentsel üretim aktivitelerinin mekânsal uzmanlaşma göstermesi, kentsel mekânların dini ya da etnik köken faklılıklarına dayalı olarak mescid odaklı alt toplumsal ünitelerden oluşan mekânsal yapılanmalar veya mahalleler halinde örgütlenme, güvenlik unsurlarına dayalı olarak kale, sur ve hendek gibi savunma yapılarının kentsel mekân organizasyonlarını biçimlendirmesi olgularının( Sjoberg 1965: 323-327, Morris 1979: 66-75, Weber 2000: 131-166, Grunebaum 1961: 141-158, Lapidus 1967: 86-113), Selçuklu kentlerinin mekân organizasyonlarını da biçimlendirdiği anlaşılmaktadır. Bu noktada Selçuklu dönemine ilişkin kaynaklarda mahalle mescidlerine imam atanması hususundaki kayıtlar, İslâm kent modellerinde olduğu gibi, Selçuklu döneminde de kentsel alt kademe birimler olarak kent nüfusunun mahalleler halinde örgütlendiği göstermesi bakımından dikkat çekicidir (Turan 1988: 50). Selçuklu dönemi Anadolu Türk kentleri, çağdaşı “Batı” ya da “ortaçağ Avrupa” veya “Sanayi Öncesi” kent modelleri üzerine üretilmiş “Açık kent” ve “Kapalı kent” olarak tanımlanan kent modelleri açısından değerlendirilirse (Braudel 2004: 464-468); Selçuklu döneminde Anadolu kentlerinin fiziksel olarak daha çok surlarla çevrili “Kapalı kent” olarak tanımlanan modele benzer bir mekânsal kurguya sahip olduğu söylenebilir. Alâaddin Keykubad ile İzzeddin Keykavus arasında Kayseri ve daha sonra Ankara’da geçen taht mücadelesinde (1211-1212) anlatılan mekânsal tasvirler, söz konusu kentlerin tamamen surlar içinde olduğunu ve kent dışında hiçbir yapılaşmanın bulunmadığını düşündürmektedir (Ibn Bibi 1941: 50-58, Ibn Bibi 1996: I/134-140, 154-161, Müneccimbaşı 1935: 31-32, Müneccimbaşı 2001: 42- 46). Yine Sultan Alâaddin Keykubad döneminde (1220-1237) merkezi yönetim mekanizmasının kurulması ve milletlerarası-bölgelerarası ticaretin gelişmesine dayalı olarak hızlı büyüme gösteren ve sur dışına taştığı anlaşılan Konya, Kayseri, Sivas ve Erzincan kentlerinin yeni yerleşik alanlarının – yeniden - surlarla çevrilmesine dayanan imar faaliyetlerine ilişkin kayıtlara dayanılarak, Selçuklu döneminde kentlerin surlar içinde bulunduğu söylenebilir (Ibn Bibi 1941: 99-100, Ibn Bibi 1996: I/271-274). Ancak burada gözardı edilmemesi gereken nokta; söz konusu dönemde Moğol istilası tehdidinin ortaya çıkardığı yeni askeri-siyasal koşulların, mekânsal yansımalar açısından kentsel mekân organizasyonları üzerinde etkili olduğudur. Selçuklu dönemi yazılı kaynakları, arkeolojik bulgular ve mimari kalıntılara dayanılarak kentlerin mekânsal yapıları incelendiğinde; Selçuklu döneminde ilk sur dışı yapılanma odakları niteliğindeki Konya Sahip Ata Külliyesi (1283), Kayseri Huand Hatun (1238) ve Hacı Kılıç (1249) külliyeleri, Ankara’da ulucami işlevindeki Arslanhane Camisi (1280-1290), Çankırı’da Cemaleddin Ferruh Dârü’ş Şifâsı (1235) ve Ankara’da Kızıl Bey Camisi (XIII. yy. ortası) gibi anıtsal-kamusal yapı faaliyetlerinin XIII. yüzyıl sonuna tarihlendiği görülmektedir (Özcan 2005: 182). Bu tespitlere dayanılarak, Selçuklu döneminde kentlerin dönemin özgün siyasal-askeri koşullarında bütünüyle surlarla çevrili kentler olduğu ve kentsel gelişmenin sur dışına yayılması olgusunun ancak milletlerarası ticaretin doruk noktasına ulaştığı XIII. yüzyıl ortalarında başladığı söylenebilir. Ancak, “kapalı kent” modelinin Selçuklu döneminde Anadolu kentlerinin tümü için geçerli olabileceğini söylemek son derece güç görünmektedir. Bu çerçevede, “kapalı kent” modeli dışında kalan kent modelleri üç başlık altında toplanabilir: • göçebe yaşam kültüründen gelen, geleneksel yaşam biçimini koruyan ve mekânsal anlamda kent yaşamına katılmak yerine tutunmak felsefesini benimseyerek, kent yakınında yerleşme eğiliminde olan Türkmenlerin yoğun olarak yerleştiği ve özgün coğrafi koşulların kentsel gelişmeyi biçimlendirdiği/ sınırladığı Amasya ve Tokat gibi kentlerde (Şekil 2), • askeri-stratejik koşullar ve Türk-İslâm kolonizasyon olgusunun mekânsal organizasyonlar üzerinde temel belirleyici olduğu Tunguzlu, Ankara, Çankırı gibi Uc kentlerinde (Şekil 2), • siyasal-yönetsel merkez işlevine sahip Konya ve Kayseri gibi kentlerde farklı modeller ortaya çıkmaktadır (Şekil 1). Söz konusu kentler askeri-siyasal işlevler, sosyal-ekonomik faaliyetler ile nüfusun kültürel yapısı ve mevcut kale-kent alanının yeni mekânsal gelişmelere cevap verebilecek kapasitede olmaması gibi koşullara ve surla çevrili mekânsal kurgunun ticarete dayalı aktiviteleri mekânsal boyutta sınırlamasına dayalı olarak tamamen sur dışı alanlara doğru gelişme göstermiştir. Sonuç olarak, Selçuklu dönemi Anadolu-Türk kentleşme sürecinde, XIII. yüzyıldan başlayarak organize edilen merkezi yönetim mekanizması ve milletlerarası- bölgelerarası ticaret potansiyelinin yarattığı sosyal-ekonomik gelişmelere dayalı olarak evrimleşen kentler, süreç içinde sahip oldukları işlevsel potansiyel ve dinamikler etkisinde kapalı kent modelinden surlar dışında, tamamen dağınık biçimde yapılanan erken dönem külliyeleri olarak tanımlanabilecek medrese-cami odakları ile açık kent modeline doğru evrimleşme göstermiştir. Dr. Koray ÖZCAN | |
|