Divan edebiyatımızda genellikle bent, dörtlük
ve beyit nazım birimi olarak kullanılmıştır. Divan şiirinde tuyuğ ve
şarkı hariç diğerleri Arap ve Fars edebiyatlarından alınmıştır.
Beyit: Anlamca birbirine bağlı ve aynı ölçüde iki dizeden oluşan nazım
birimine verilen addır. Divan edebiyatında en çok kullanılan nazım
birimidir. Bu nazım birimiyle yazılan şiirlerde her beyit kendi başına
anlam bütünlüğü gösterir. Beyitte dizeler birbiriyle kafiyeli
olabildiği gibi kafiyesiz de olabilir. Bu durum, beytin, şiirin hangi
bölümünde kullanıldığına ve bulunduğu şiirin türüne göre değişir.
Mısra: Sözlükte “çift kanatlı bir kapının kanatlarının her biri” anlamı
verilmiştir. Şiirlerde ise , “ölçülü ve anlamlı, bir satırlık nazım
parçası” anlamına gelir. Divan edebiyatında ise herhangi bir şiire
bağlı olmayan, kendi başına bir anlamı olan mısralara “azade mısra” adı
verilir. Vecize olarak kullanılan mısralara “mısra-ı berceste” adı
verilir.
Divan şiiri nazım biçimleri bentlerle, dörtlüklerle ve beyitlerle kurulanlar olmak üzere üç ana bölümde incelenir.
I. BENTLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ:
1. Murabba
2. Şarkı
3. Terkib-i Bend
4. Terci-i Bend
II. DÖRTLÜKLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ:
1. Rubai
2. Tuyuğ
III. BEYİTLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ
1. Gazel
2. Kaside
3. Mesnevi
4. Kıta
5. Müstezat
Bunları maddeler halinde ayrıntılı olarak inceleyelim:
GAZEL
Bu tür aruzun her kalıbı ile yazılabilir. Gazelin beyit sayısı beş ile
on beş arasında değişir. ilk beytine “matla“, son beytine “makta”
denir. Makta beytinde şairin adı (mahlası) geçer. Gazelin uyak düzeni
(aa/ ba/ ca/ da…) biçimindedir. Ga*zelin her beyiti anlamca
bağımsızdır. Yani gazelde konu birliği yoktur. Az da olsa konu birliği
görülen gazellere “yek-ahenk gazel” denir. Beyitlerindeki konu
birliğinin yanında, beyitlerin tümü aynı söyleyiş güzelligindeyse buna
da “yek-avaz gazel” denir. Gazelin en güzel beytine “beyt-ül gazel”
denir. Gazelin konu yönünden benzeri, o da lirik bir tür olan, Halk
edebiyatındaki koşmadır. Gazelin konusu; din ve tasavvuf, aşk, şarap,
fel*sefe, yaşanan zamandan yakınmadır.
Gazel Örneği:
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan muradım şem’i yanmaz mı
Kamu bîmânna canan deva-yı derd eder ihsan
Niçin kılmaz bana derman beni bîmâr sanmaz mı
Şeb-i hicran yanar canım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgaanım kara bahtım uyanmaz mı
Gül-i ruhsânna karşu gözümden kanlı akarsu
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı
Gamım pinhan dutardım ben dediler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefa bilmem inanır mı inanmaz mı
Değildim ben sana mail sen ettin aklımı zail
Bana ta’n eyleyen gaafıl seni görgeç utanmaz mı,
Fuzuli rind ü şeydadır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdadır bu sevdadan usanmaz mı
KASİDE
Divan şiirinde övgü şiirleridir. Aruzun çeşitli ka*lıplarıyla
yazılabilir. Beyit sayısı genellikle otuz üç ile doksan dokuz arasında
değişir. Uyak düzeni gazelle aynıdır. En güzel beyite, “beyt-ül kasid”
denir. Gazeldeki gibi ilk beyite matla, son beyte makta denir. Şairin
mahlasının geçtiği beyite “taç beyit” denir.
Kaside şu bölümlerden oluşur:
“Nesib (teşbib)” bölümünde şair övgüden önce bahar, bayram, saray gibi
konularda betimleme yapar. “Girizgah” tek beyittir ve övgüye geçişi
sağlar.
“Medhiye” bölümünde şair, kasideyi kim İçin yazdıysa onu abartmalı bir dille över.
“Fahriye” bölümünde şair kendini över. Tegazzül” bölümü kasidedeki
ölçüye uygundur ve bu fırsat yaratılarak araya sıkıştırılan gazeldir.
“Dua” bölümünde övülen kişinin uzun ömürlü ve şanslı olması için dua edilir, iyi dilekler belirtilir.
Kasideler işledikleri konulara göre şu adları alır:
“Tevhid” Tanrı’nın birliğini anlatır.
“Münacaat‘ Tanrıya yakarışı anlatır.
“Naat” peygamberi övmek amacıyla yazılır.
“Medhiye” padişah, sad*razam, şeyhülislam gibi kişileri öven kasidedir.
ÖRNEK KASİDE
1 Bu şehr-i stanbûl ki bî-misl ü behâdır
Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedadır
2 Bir gevher-i yek-pâre iki bahr arasında
Hurşîd-i cihan tâb ile tartılsa sezadır
3 Altında mı üstünde midir cennet-i âla
El-hak bu ne halet bu ne hoş âb u havadır
4 İnsaf değildir anı dünyâya değişmek
Gülzârların cennete teşbih hatâdır
5 Herices erişir muradına anıncün
Dergâhları melce-i enbâb-ı recâdır
6 İstanbul’un evâfını mümkin mi beyan hiç
Maksûd heman sadr-ı keremkâra senadır
7 Ey sadr-ı keremkârki dergâh-ı refiin
Erbâb-ı dilde kıble-i ümmîd ü recadır
8 İdin ola ikbâl ü saadetle mübarek
Günden güne ikbalin ola gün gibi zahir
9 Sadrında seni eyleye Hak dâim ü sabit
Hep âlemin ettikleri şimdi bu duadır
10 Ez-cümle Nedîmâ kutun ey âsaf-ı devran
Müsteğrak-ı lûtf u kerem ü cûd u atadır
Bu kasidedeki ilk beyit matla, son beyit taç ya da makta beytidir.
Görüldüğü gibi son beyitte şair Nedim’in adı kullanılmıştır. İlk beş
beyit nesib bölü*müdür. Altıncı beyit girizgâhtır. Yedinci beyit
medhiye bölümüdür. Sekizinci ve dokuzuncu beyitler dua bölümüdür.
(Yukarıdaki kaside, kısaltıl*mıştır.)
MESNEVİ
Divan edebiyatında bugünkü anlamıyla öykü ve romanın yerini tutmuştur.
Mesnevi, binlerce beyitten oluşabilir. Her beyit kendi arasında
uyaklıdır(aa/ bb/ cc/ dd)… Aruzun kısa kalıplarıyla yazılır. Beyitler
arasında anlam bağıntısı vardır. Mesnevilerde konu aşk, din ve
tasavvuf, savaş ve mizah … olabilir. Şeyhi’nin, “Har-name” adlı yapıtı
mesnevi biçimiyle yazılmıştır.
HAR-NAME
Bir eşek var idi zaîf ü nizâr
Yük elinden katı şikesti vü zâr
Gah odunda vü gâh suda idi
Dün ü gün kah ile kısuda idi
Dudağı sarkmış u düşmüş enek
Yorılur arkasına konsa sinek
Arkasından alınsa pâlânı n.
Sanki it artığıydı kalanı
Bir gün ıssı ider himâyet ana
Ya’ni kim gösterür inayet ana
Aldı palanını vü saldı ota ,
Otlayarak biraz yüridi öte ,
Gördü otlakta yürür öküzler
Odlu gözler ü geriü gögüzler
Sömürüp eyle yirier otlağı .
Ki çekicek kılın tamaryağı
Har-i miskin ider iken seyrân
Kaldı görüp sığırları hayran
Ne yular derdi ne gam-ı pâlân
Ne yük aitında hasta vü nalan
Ki biriz bunlarında hilkatte
Elde ayakta şekl ü surette
Bunların başlarında tac neden
Bize bu fakr ü ihtiyâç neden
KITA
Genellikle iki beyitten oluşur. Aruzun her kalı*bıyla yazılabilir. Kıt’a da şairin mahlası yer almaz.
Uyak düzeni (ab/ cb) biçimindedir. Beyitler ara*sında anlam bağıntısı
vardır. Kıt’ada da genellikle felsefi ve toplumsal düşün*celer, yergi
dile getirilir.
ÖRNEK KITA’
Sen oldun çevrine ey dil-şiken mahzun ben mahzun
Felek gülsün sevinsin şimdi sen mahzun ben mahzun
ölürsem görmeden millette ümîd ettiğim feyzi yazılsın
reng-i kabrimde vatan mahzun ben mahzun
NAMIK KEMAL
MÜSTEZAD
Bu biçim gazelin özel bir şeklidir. Bir uzun dize bir de kısa di*zeyle
kurulur. Kısa dizeye ziyâde denir. Ziyadeler dizeden kabul edilmediği
için iki uzun iki kısa dizeden oluşan dört dize bir beyit olarak
görülür. Kısa dizeler okunsa da okunmasa da beytin anlamı bir bütün
meydana getirir. Ziyadesi bir satırdan çok olan müstezatlar da
bulunmaktadır. Tek ziyadeli müstezatlara “sade” çitf ziyadeli olanlara
ise “çift” denir. Ziyadeler anlam olarak üstteki dizeye bağlıdır. Uyak
düzeni (aa/ aa/ bb/ aa) biçimindedir. Genellikle aruzun “mef’ulü/
mefailü/ mefailü/ feulün” kalıbıyla söylenir. Her dizeden sonra bu
kalıbın ilk ve son birimleri olan “mef’ulü/ feûlün” kalıbına uygun bir
şekilde kısa dize söylenir.
ÖRNEK MÜSTEZAD
Ey şûh-ı kerem-ptşe dil-i zâr senindir.
Yok mihnetin asla
Ey kân-ı güher anda ne kim var senindir
Pinhân u huveydâ Sen kim gelesin meclise bir yer mi bulunmaz
Baş özre yerin var
Gül goncasısın kûşe-i destâr senindir Gel ey gül i ra’nâ
RUBAİ
Bu nazım biçimi Divan şiirine Iran edebiyatından geçmiştir. Tek
dörtlükten oluşur. Uyak düzeni (aaba) bi*çimindedir. Bütün dizeleri
birbiriyle uyaklı rubailer de vardır. Dizeler arasında anlam bütünlüğü
bulu*nur. Rubaideki konu aşk, felsefe ve tasavvufta ilgili görüşlerdir.
Aruzun yirmi dört ayrı kalıbıyla yazılabi*lir. Rübai‘nin en ünlü
sanatçısı, Ömer Hayyam’dır
Önek Rubai:
Kimdir ki gamında nâle vü zâr etmez
Derdin sana nâle ile izhâr etmez
Feryadına hiç kimsenin yetmezsin
Feryâd ki feryâd sana kâr etmez
(FUZULİ)
TUYUĞ
Türk Edebiyatına Divan edebiyatı şairlerimizce kazandırılmıştır. Rubai
gibi tek dörtlükten oluşur. Uyak örgüsü de aynıdır. Tuyuğ’da Rubailerde
işlenen konular işlenir. Tuyugların manilerin etkisiyle oluştuğu
söylenebilir. Aruzun tek kalıbıyla yazılır.
Tuyuğ Örneği:
Dilberin işi itâb ü naz olur
Ceşmi câdû gamzesi gammaz olur
Ey gönül sabr et tahammül kıl ana
Yâre erişmek işi az az olur
Kadı Burhaneddin
MURABBA
Dörder dizelik bentlerle kurulur. Murabba‘da bent sayısı üç ile yedi
arasında değişir. Uyak düzeni(aaaa/ bbba/ ccca…) biçimindedir. Halk
edebiyatının etkisiyle geliştirilmiştir. Konu sınırı yoktur.
Murabba Örneği:
Sıdk ile terk edelim her emeli her hevesi
Kıralım hâil ise azmimize ten kafesi
Inledikçe aleminden vatanın her nefesi
Gelin imdada diyor bak budur Allah sesi
Memleket bitti yine bitmedi hâlâ sen
ben Bize bu hâl ile bizden büyük
olmaz düşman Dest-i âdâdayız Allah
için ey ehl-i vatan Yetişir terk edelim
gayrı hevâ ü hevesi
Namık Kemal
ŞARKI
Bu tür murabbadan doğmuştur. Türkünün etkisiyle oluşmuştur. Bestelenmek
amacıyla şairler tarafından yazılır. Bent sayısı üç ile beş arasında
değişir. Uyak düzeni (abab/ cccb… ya da aaaa/ bbba..,) biçimindedir.
Şarkılarda yinelenen dizeye nakarat denir. Murabbada çeşitli konular
işlenebildiği halde, şarkıda yalnızca aşk ve güzellik konusu işlenir.
Şarkılarda konuşma diline yakın yalın bir dil kullanılır. Şarkılarıyla
tanınan en ünlü şairlerden biri Nedim‘dir.
Şarkı Örneği:
Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâşâda
Gidelim serv-i revanim yürü Sadâbâd’a
İşte üç çifte kayık iskelede âmâde
Gidelim serv-i revanim yürü Sadâbâd’a
Gülelim oynayalım kâm alalım dünyâdan
Mğ-i Tesnim içelim çeşme-i nev-peydâ’dan
Görelim âb-ı hayat aktığın ejderhâdan
Gidelim serv-i revanim yürü Sadâbâd’a
Bir sen ü bir ben ü bir mutrib-i pâkîze edâ
İznin olursa eğer bir de Nedim-i şeydâ
Gayrı yârânı bu günlük edip ey şûh feda
Gidelim serv-i revanim yürü Sadâbâd’a(NEDİM)
TERKİB-İ BENT
Bent sayısı beş ile on beş arasındadır. Her bentte on ile yirmi
arasında dize bulunur. Bentler, vasıta ve terkîbhaneden oluşur.
Terkib-i Bentin son beytine “vasıta beyti” denir. Dize*leri kendi
arasında uyaklıdır. Vasıtanın üzerindeki beyitlerin tamamına terkibhane
denir. Vasıta beyti her bendin sonunda değişir.
TERKİB-İ BENT
İkbâl için ahbabı siâyet yeni çıktı
Bilmez idik evvel bu dirayet yeni çıktı
Sirkat çoğalıp lâfz-ı sadâkat modalandı
Nâmûs tamâm oldu hamiyet yeni çıktı
Düşmanlara ahbabını zem oldu zarafet
Dil-dârdan ağyara şikayet yeni çıktı
Sadıkları tahkir ile red kaide oldu
Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı
Hak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi
Hainlere amma ki riâyet yeni çıktı
Evrak ile i’lân olunur cümle nizâmât
Elfâz ile terfıh-i raiyyet yeni çıktı
Aciz olanın ketm olunur hakk-ı sarihi
Mahmîleri her yerde himayet yeni çıktı
Milliyeti nisyân ederek her işimizde
Efkâr-ı Firenge tabaiyyet yeni çıktı
Eyvah bu bâ zîçede bizler yine yandık
Zira ki ziyan ortada bilmem ne kazandık
Bu şiirdeki dokuz beyit bir benti oluşturur. Dokuzuncu beyit vasıta
beytidir. Onun üzerindeki beyitler terkibhânedir. Görüldüğü gibi
uyaklanış gazeldeki gibidir.(kısaltılmıştır.)
TERCİ-İ BENT
Biçim özellikleri yönünden terkib-i bende benzer. Tek biçim farkı,
terkib-i bentteki vasıta beyti her bendin sonunda değişirken, terci-i
bentte her bendin sonunda aynen yinelenir. Diğer ayrı noktası ,
konudur. Terkib-i bentte daha çok toplumsal konular, yergi ve eleştiri
varken; tercih-i bentte mistik, metafizik konular yer alır.